Ülke nüfusunun % 80'den çoğunun kentlerde yaşamakta olmasına karşın, halkımızın gerçek anlamda “kentlileşmiş” olduğunu söylemek olanaksızdır. Bu durumun, toplum yaşamının her alanına yansıyan olumsuz sonuçlarıyla sık sık karşılaşıyoruz. Bu kitapta ele alınan kentleşme, yerel demokrasi, kentsel siyaset, konut ve çevre gibi konularda da, yalnız halkın değil, yerel ve ulusal düzeylerde görev almış olanların bile bu konulara yaklaşımları üzerinde, tam anlamıyla kentlileşememiş olmanın etkileri açıkça görülüyor.
Günümüzde, varlıklı kesimlere, emek ürünü olmayan ve dolayısıyla haksız kazanç sağlayan rant odaklı kentsel büyüme, toplum ve kamu yararı gibi kavramları giderek işlevsiz kılmaktadır. Bundan, tarih, doğa ve kültür varlıklarımızın yanı sıra, kentlerin kimlikleri ve gelecek kuşaklar da alabildiğine zarar görmektedir.
Bizlere yüzyılların bahşetmiş olduğu kültür, tarih, sanat ve mimarlık yapıtlarına ve özellikle “insanlığın ortak mirası” sayılan değerlere gereken duyarlılıkla sahip çıkabilmek, ancak çağdaş bilimin ışığında oluşturulan bir örgün ve yaygın eğitim dizgesinin kurulup işletilmesiyle sağlanabilir. Ruşen Keleş'in, son 20 yıl içinde yayımladığı, güncelliğini günümüzde de koruyan, yazılarından oluşan bu kitabın vurguladığımız amacın gerçekleşmesine katkı yapacağına inanıyoruz.
Ülke nüfusunun % 80'den çoğunun kentlerde yaşamakta olmasına karşın, halkımızın gerçek anlamda “kentlileşmiş” olduğunu söylemek olanaksızdır. Bu durumun, toplum yaşamının her alanına yansıyan olumsuz sonuçlarıyla sık sık karşılaşıyoruz. Bu kitapta ele alınan kentleşme, yerel demokrasi, kentsel siyaset, konut ve çevre gibi konularda da, yalnız halkın değil, yerel ve ulusal düzeylerde görev almış olanların bile bu konulara yaklaşımları üzerinde, tam anlamıyla kentlileşememiş olmanın etkileri açıkça görülüyor.
Günümüzde, varlıklı kesimlere, emek ürünü olmayan ve dolayısıyla haksız kazanç sağlayan rant odaklı kentsel büyüme, toplum ve kamu yararı gibi kavramları giderek işlevsiz kılmaktadır. Bundan, tarih, doğa ve kültür varlıklarımızın yanı sıra, kentlerin kimlikleri ve gelecek kuşaklar da alabildiğine zarar görmektedir.
Bizlere yüzyılların bahşetmiş olduğu kültür, tarih, sanat ve mimarlık yapıtlarına ve özellikle “insanlığın ortak mirası” sayılan değerlere gereken duyarlılıkla sahip çıkabilmek, ancak çağdaş bilimin ışığında oluşturulan bir örgün ve yaygın eğitim dizgesinin kurulup işletilmesiyle sağlanabilir. Ruşen Keleş'in, son 20 yıl içinde yayımladığı, güncelliğini günümüzde de koruyan, yazılarından oluşan bu kitabın vurguladığımız amacın gerçekleşmesine katkı yapacağına inanıyoruz.