Kızışma

Stok Kodu:
9789751021984
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
208
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2004
Çeviren:
Solmaz Kamuran
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
Ardour
9789751021984
518507
Kızışma
Kızışma
3.00
O, o yaz boyunca yörenin üzerinde incilenmiş yoğun bir bulut gibi asılı kaldı durdu. Güneşin ışıklarıyla yıkanan toz zerreleri altınımsı pırıltılarla sanki bize göz kırpıyordu ve bu göz kırpmalar yüreklerimizin derinliklerinde gizlenmiş köklü bir hasretin sancılarını başlatıyordu. Gül rengi bir hasret... Mis kokulu ve büyülü... Ona bir ad vermeye çalışan çiçek severler, başlarını yukarı kaldırıp derin derin havayı solurken, "Gardenya," "Frezya," "Itır," "Mimoza," diye mırıldandı. Yemek düşkünleriyse ağızları sulanarak bir bir saydı: "Taze ekmek," "Erimiş çikolata," "Çiğ krema," "Olgun kavun," "Dağçileğ." Ahlak budalalarına gelince, onlar burunlarını sıkıca tıkamış tiksintiyle "Şehvet," diyorlardı. Baş rahibin düzenlediği özel bir dua için toplanmış Aziz Antonio Abata Manastırı'nın rahibelerine göre bu, "Ulvi bir tezahür"dü. Çevre sağlık müfettişi, yüzünde kendinden emin bir ifadeyle dosyasına şöyle yazdı: "Lağım." Hava durumu uzmanı, "Kurbağalar," diye kestirip attı. Titizlikle hastaları, "Temiz hava"; kötümserler "Ölüm"; entelektüeller "Palavra"; kıyısından köşesinden bile osla tıbba bulaşmışlar "Kolera," dedi. Ama o, bunların hiçbiri değildi. O, "Kızışma"ydı ve onu içine çeken herkes, ben de dahil olmak üzere darmaduman oldu.
O, o yaz boyunca yörenin üzerinde incilenmiş yoğun bir bulut gibi asılı kaldı durdu. Güneşin ışıklarıyla yıkanan toz zerreleri altınımsı pırıltılarla sanki bize göz kırpıyordu ve bu göz kırpmalar yüreklerimizin derinliklerinde gizlenmiş köklü bir hasretin sancılarını başlatıyordu. Gül rengi bir hasret... Mis kokulu ve büyülü... Ona bir ad vermeye çalışan çiçek severler, başlarını yukarı kaldırıp derin derin havayı solurken, "Gardenya," "Frezya," "Itır," "Mimoza," diye mırıldandı. Yemek düşkünleriyse ağızları sulanarak bir bir saydı: "Taze ekmek," "Erimiş çikolata," "Çiğ krema," "Olgun kavun," "Dağçileğ." Ahlak budalalarına gelince, onlar burunlarını sıkıca tıkamış tiksintiyle "Şehvet," diyorlardı. Baş rahibin düzenlediği özel bir dua için toplanmış Aziz Antonio Abata Manastırı'nın rahibelerine göre bu, "Ulvi bir tezahür"dü. Çevre sağlık müfettişi, yüzünde kendinden emin bir ifadeyle dosyasına şöyle yazdı: "Lağım." Hava durumu uzmanı, "Kurbağalar," diye kestirip attı. Titizlikle hastaları, "Temiz hava"; kötümserler "Ölüm"; entelektüeller "Palavra"; kıyısından köşesinden bile osla tıbba bulaşmışlar "Kolera," dedi. Ama o, bunların hiçbiri değildi. O, "Kızışma"ydı ve onu içine çeken herkes, ben de dahil olmak üzere darmaduman oldu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat