Bu çalışma, Türkiye'de tanınmayan, ülkesi Rusya'da bile neredeyse unutulmuş olan bir Rus düşünürün, Konstantin Nikolayeviç Leontyev'in demokrasi, liberalizm, milliyetçilik, Doğu-Batı ikiliği konusundaki fikirleri ışığında Osmanlı-Rusya ilişkilerine yaklaşımını inceliyor. Leontyev 1863'ten 1873'e kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli yerlerinde diplomat olarak görev yaptı ve bu süre içerisinde hem uluslararası siyaset konusundaki düşüncelerini hem de Balkan halkları hakkındaki ilginç gözlemlerini anlatan eserler kaleme aldı. Leontyev'in Bizansçılık olarak adlandırdığı siyasi programı diplomatik görevi sürecinde oluştu.
Bizansçılık, Leontyev'in estetik ve dini kaygılarının etkileşiminden doğmuştu ve gerici denilecek ölçüde otoriter bir yönetim biçimi öngörüyordu. Leontyev, medeniyetlerin yükseliş ve çöküşlerini açıklamak için geliştirdiği tarih anlayışına bağlı olarak, Rusya'nın kültürel çöküşten kaçabilmek için Bizans'tan devraldığı kültür mirasına sahip çıkması gerektiğini düşünüyordu. Bu bakış açısı, Leontyev'in Şark Meselesine, Osmanlı İmparatorluğu halklarına, Balkan politikasına yaklaşımının temelini oluşturdu. Leontyev'in muhafazakâr ütopyası eğer buna ütopya demek doğruysa arzu edilir olmaktan çok uzaksa da, hem dönemin Rusya diplomasisinin içinden bir ses olduğu için, hem de modernleşmenin kültürel sonuçlarına yaklaşımı bakımından ilginç bir bakış açısı sunmaktadır.
Bu çalışma, Türkiye'de tanınmayan, ülkesi Rusya'da bile neredeyse unutulmuş olan bir Rus düşünürün, Konstantin Nikolayeviç Leontyev'in demokrasi, liberalizm, milliyetçilik, Doğu-Batı ikiliği konusundaki fikirleri ışığında Osmanlı-Rusya ilişkilerine yaklaşımını inceliyor. Leontyev 1863'ten 1873'e kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli yerlerinde diplomat olarak görev yaptı ve bu süre içerisinde hem uluslararası siyaset konusundaki düşüncelerini hem de Balkan halkları hakkındaki ilginç gözlemlerini anlatan eserler kaleme aldı. Leontyev'in Bizansçılık olarak adlandırdığı siyasi programı diplomatik görevi sürecinde oluştu.
Bizansçılık, Leontyev'in estetik ve dini kaygılarının etkileşiminden doğmuştu ve gerici denilecek ölçüde otoriter bir yönetim biçimi öngörüyordu. Leontyev, medeniyetlerin yükseliş ve çöküşlerini açıklamak için geliştirdiği tarih anlayışına bağlı olarak, Rusya'nın kültürel çöküşten kaçabilmek için Bizans'tan devraldığı kültür mirasına sahip çıkması gerektiğini düşünüyordu. Bu bakış açısı, Leontyev'in Şark Meselesine, Osmanlı İmparatorluğu halklarına, Balkan politikasına yaklaşımının temelini oluşturdu. Leontyev'in muhafazakâr ütopyası eğer buna ütopya demek doğruysa arzu edilir olmaktan çok uzaksa da, hem dönemin Rusya diplomasisinin içinden bir ses olduğu için, hem de modernleşmenin kültürel sonuçlarına yaklaşımı bakımından ilginç bir bakış açısı sunmaktadır.