Evren, kavrayışımızı aşan bir büyüklükte. Sonlu mu sonsuz mu olduğunu bile bilemiyoruz kesinlikle. Sözde ikibinli yıllardayız ama yüzdüğümüz zaman denizinin, nereye aktığı ya da nerde durduğu, hala belli değil. Dünyamız, Samayolu'nun ıssız bir köşesinde dönmeye çalışıyor, biricik güneşin eteklerine tutunup. İnsanlara öyle bir soydan geliyorlar ki, dünyanın sunduğu yaşama olanaklarını paylaşabilmek için her evrim döneminde savaşmışlar birbirleriyle, Uygarlık tarihinin aynasına baktıkça, kendilerini dev sanıp, bir benlik karmaşası içinde, doğanın gözyaşlarındaki sitemi görmüşler nedense. Küçük Şeyler, hayatın ve sözün özünü ararken, bize yol gösteren önemsiz ayrıntılara dikkat çekiyor.
Evren, kavrayışımızı aşan bir büyüklükte. Sonlu mu sonsuz mu olduğunu bile bilemiyoruz kesinlikle. Sözde ikibinli yıllardayız ama yüzdüğümüz zaman denizinin, nereye aktığı ya da nerde durduğu, hala belli değil. Dünyamız, Samayolu'nun ıssız bir köşesinde dönmeye çalışıyor, biricik güneşin eteklerine tutunup. İnsanlara öyle bir soydan geliyorlar ki, dünyanın sunduğu yaşama olanaklarını paylaşabilmek için her evrim döneminde savaşmışlar birbirleriyle, Uygarlık tarihinin aynasına baktıkça, kendilerini dev sanıp, bir benlik karmaşası içinde, doğanın gözyaşlarındaki sitemi görmüşler nedense. Küçük Şeyler, hayatın ve sözün özünü ararken, bize yol gösteren önemsiz ayrıntılara dikkat çekiyor.