“Kültürlerarası felsefe bugün hiç olmadığı kadar gereklidir.“
- Gernot Böhme
Türkçede ilk olarak Afrika Felsefesi adlı kitabı ile tanınan Kimmerle'yi Avrupa dışı felsefe geleneklerini ciddiye alarak, onlarla somut olarak uğraşmaya yönlendiren şey, Jacques Derridas'nın Avrupa felsefesindeki kültürmerkezciliği eleştirisi ve Julia Kristeva'nın ötekilik kavramı hakkındaki incelemeleri olmuştur. Gilles Deleuze'ün Fark ve Tekrar (1968) adlı kitabında ortaya koyduğu farklılık teorisine dayanan Fransız diferans felsefesini yakından inceleyen Kimmerle, bu felsefenin klasik Avrupa felsefesinin temelinde yattığını ileri sürdüğü özdeşlik mantığını eleştirisinden hareketle‚ öteki'ni ‘kendinin karşıtı' olarak kavranmadığı farklı düşünce geleneklerine ilgi göstermiş ve Avrupa üniversitelerinde egemen olan, felsefenin Avrupa düşünce dünyasının ürünü olduğu ve başka düşünce geleneklerinin felsefe olarak adlandırılamayacağı yolundaki fikrin sömürgeciliğin bir mirası olduğunu sonucuna varmıştır. Kimmerle, Fransız diferans felsefesinin ‘kendi' ve ‘öteki' algısı gibi konulardaki eleştirel çıkarımlarını kültürlerin birbirleri ile ilişkilerine aktararak, buradan farklı düşünce geleneklerinin eşdeğerliliğini ve diyaloğunu baz alan kültürlerarası felsefeye ulaştığını vurgular.
“Kültürlerarası felsefe bugün hiç olmadığı kadar gereklidir.“
- Gernot Böhme
Türkçede ilk olarak Afrika Felsefesi adlı kitabı ile tanınan Kimmerle'yi Avrupa dışı felsefe geleneklerini ciddiye alarak, onlarla somut olarak uğraşmaya yönlendiren şey, Jacques Derridas'nın Avrupa felsefesindeki kültürmerkezciliği eleştirisi ve Julia Kristeva'nın ötekilik kavramı hakkındaki incelemeleri olmuştur. Gilles Deleuze'ün Fark ve Tekrar (1968) adlı kitabında ortaya koyduğu farklılık teorisine dayanan Fransız diferans felsefesini yakından inceleyen Kimmerle, bu felsefenin klasik Avrupa felsefesinin temelinde yattığını ileri sürdüğü özdeşlik mantığını eleştirisinden hareketle‚ öteki'ni ‘kendinin karşıtı' olarak kavranmadığı farklı düşünce geleneklerine ilgi göstermiş ve Avrupa üniversitelerinde egemen olan, felsefenin Avrupa düşünce dünyasının ürünü olduğu ve başka düşünce geleneklerinin felsefe olarak adlandırılamayacağı yolundaki fikrin sömürgeciliğin bir mirası olduğunu sonucuna varmıştır. Kimmerle, Fransız diferans felsefesinin ‘kendi' ve ‘öteki' algısı gibi konulardaki eleştirel çıkarımlarını kültürlerin birbirleri ile ilişkilerine aktararak, buradan farklı düşünce geleneklerinin eşdeğerliliğini ve diyaloğunu baz alan kültürlerarası felsefeye ulaştığını vurgular.