Ergenekon Davası'nın ilk tutuklanan sanığı olan ve 7 yıla yakın bir süre tutuklu kalan Oktay Yıldırım, bu kitapta TSK'ya düzenlenen "kumpas"ı anlatıyor.
"Ordular silahlarla yapılacak saldırılara karşı eğitilirler, ancak hukukun bir orduya karşı ve kendi hükümeti tarafından silah olarak kullanıldığına daha önce hiç rastlanmadı. Yargı siyasallaştıkça, doğrudan TSK'ye saldırdı.
Bazı yargı mensupları, sultanın cellâdı rolüne büründü. Ellerindeki baltalar ise, gizli tanık ifadeleri, isimsiz ihbar mektupları ya da kim tarafından hazırlandığı bilinmeyen CD'lerdi. Devletin en gizli askeri sırlarının saklandığı kozmik odalar yolgeçen hanına döndürüldü. Açıklanması sakıncalı belgeler, saçma sapan iddianamelerle yabancı gizli servislerin, hatta sıradan vatandaşın bile önüne serildi. İş öyle bir noktaya geldi ki, bir savcı soruşturmalar yoluyla Yüksek Askeri Şûra'da yapılacak atamalara yön vermeye başladı. Terfi edecek general, hakkında açılan soruşturma yetmezse, çıkarılan bir tutuklama kararıyla engellendi. Bu yüzlerce yıl öncesindeki Engizisyon yargısı tarafından bile kabul görmeyen bir hukuk anlayışıydı. En sonunda ne oldu? Türk ordusuna bir operasyon yapıldı. Rejimde yapılması öngörülen değişikliğin ilkönce onun bekçisinden başlaması gerekiyordu. 'Olmaz' denilecek olaylar oldu; altüst oluşlar yaşandı; iyiler kötüye, kötüler kurtarıcıya dönüştürüldü. Mahkemeler, rejime sadık olanların yok edildiği bir tür krematoryuma ya da gaz odalarına, hâkim ve savcılar da Führer için oraların kapılarında bekleyen askerlere dönüştürüldü." Bütün bunlar, "başımıza gelenler"di.
Ergenekon Davası'nın ilk tutuklanan sanığı olan ve 7 yıla yakın bir süre tutuklu kalan Oktay Yıldırım, bu kitapta TSK'ya düzenlenen "kumpas"ı anlatıyor.
"Ordular silahlarla yapılacak saldırılara karşı eğitilirler, ancak hukukun bir orduya karşı ve kendi hükümeti tarafından silah olarak kullanıldığına daha önce hiç rastlanmadı. Yargı siyasallaştıkça, doğrudan TSK'ye saldırdı.
Bazı yargı mensupları, sultanın cellâdı rolüne büründü. Ellerindeki baltalar ise, gizli tanık ifadeleri, isimsiz ihbar mektupları ya da kim tarafından hazırlandığı bilinmeyen CD'lerdi. Devletin en gizli askeri sırlarının saklandığı kozmik odalar yolgeçen hanına döndürüldü. Açıklanması sakıncalı belgeler, saçma sapan iddianamelerle yabancı gizli servislerin, hatta sıradan vatandaşın bile önüne serildi. İş öyle bir noktaya geldi ki, bir savcı soruşturmalar yoluyla Yüksek Askeri Şûra'da yapılacak atamalara yön vermeye başladı. Terfi edecek general, hakkında açılan soruşturma yetmezse, çıkarılan bir tutuklama kararıyla engellendi. Bu yüzlerce yıl öncesindeki Engizisyon yargısı tarafından bile kabul görmeyen bir hukuk anlayışıydı. En sonunda ne oldu? Türk ordusuna bir operasyon yapıldı. Rejimde yapılması öngörülen değişikliğin ilkönce onun bekçisinden başlaması gerekiyordu. 'Olmaz' denilecek olaylar oldu; altüst oluşlar yaşandı; iyiler kötüye, kötüler kurtarıcıya dönüştürüldü. Mahkemeler, rejime sadık olanların yok edildiği bir tür krematoryuma ya da gaz odalarına, hâkim ve savcılar da Führer için oraların kapılarında bekleyen askerlere dönüştürüldü." Bütün bunlar, "başımıza gelenler"di.