On bin veya daha çok yıllık insanlık tarihi süresi içinde hiçbir din ve hiçbir dinin kutsal kitabı insanlık tarihine bir dünya medeniyeti ve bir dünya felsefesi sunmuş değildir. Yalnız Kur'an bu hükmün dışındadır. Kur'an, insanlık tarihine hem yeni bir dünya medeniyeti hem de bir dünya felsefesi kurmanın ilk örneğini vermiştir. Bunun inkar edilemez kanıtı tarihin kendisidir.
Geçmişi böyle tarihi bir övüngüye sahip olan müslüman milletlerinin dünya milletleri içinde şimdiki acıklı duruma düşmelerinin sebebini, Kur'an'ı Kerim'i arkalarına atmaları olduğunu Bağdat'ta öğrenciliğim sırasında kavradım (1948-1954).
Kırk üç yıl önce Türkler Kur'an'ı anlamadıkça gerçek müslüman olamazlar, demiştim. 1960 yılında iddialı bir şekilde yaptığımız Kur'an mealini Diyanet İşleri Başkanlığı'na kabul ettirdik. Otuz yıl süresince yüzbinlerce basıldı. Bugüne kadar ki çalışmalarımın ağırlığını Kur'an araştırmaları ve Arapça-Türkçe Büyük Sözlük teşkil etti. Bu süre içinde anlayışımı geliştirdim, genişlettim ve Kur'an'ın Türkçe çevirisini yeniden yaptım. Diyanet bu çeviriyi kabul etmediği gibi basmakta olduğundaki yanlışları da düzeltmeyi kabullenmedi. Ben de artık mealin Diyanet tarafından basımına izin vermedim. Böylece Diyanet Kur'an'ın ciddi bir çevirisinden mahrum oldu.
1960'daki Kur'an'ın Türkçe Meali'nin ondan sonraki tercümelere olan etkisinin görüleceğine inanarak kırk beş yıllık bir emeğin ürünü olan bu çeviriyi aziz Türk milletine sunmayı bana bağışlayan Kur'an'ın yüce sahibi Allah'a övgüler olsun.
Çağdaş iletişimin olanakları ile herkesi; ahlaksızı, hırsızı, sarhoşu, düzenbazı; bilgini, bilgeyi ve diğerlerini seyrediyor, dinliyor ve okuyorsunuz. Sizi yaratan, size insan diyen, sizi size anlatan Allah'ı da dinleyin ve kitabı olan Kur'an'ı okuyun. Emin olun ki, vaktiniz asla boşa gitmeyecektir. Hem kendinizi, hem etrafınızdaki insanları, hem de evreni anlayacaksınız. Bir insan ne kadar evrensel olursa olsun, bütün evreni ve insanlığı rahmetiyle kucaklayan ve hakka riayet konusunda Allah'tan daha evrensel olamaz.
Yeni bir insanlık medeniyeti ortaya koymak, ancak Kur'an'a yeni bir ilim zihniyeti ile eğilip, O'nu yeni ilim verilerine ve çağın yaşam şartlarına göre anlayıp üzerinde düşünmekle olur. Kur'an geçmişte bunun örneğini vermiş olduğu gibi şimdi de bunu başaracak güce ve dinamikliğe sahiptir.
Ben, Kur'an'ı okuyup anladıkça, insanın ne kadar yüce bir varlık olduğunu algıladığım için, herkese Kur'an'ı okumasını öneriyorum ki, insan kendisinin yüce bir varlık olduğunu, Tanrı'dan başkasına boyun eğmeyecek saygınlığa ve onura sahip bulunduğunun bilincine varsın. Kur'an'da Allah konuşuyor. Size ne dediğini ve ne demek istediğini öğrenmeyi istemek hakkınız. İnsan bu hakkını kullanmaktan sorumludur.
On bin veya daha çok yıllık insanlık tarihi süresi içinde hiçbir din ve hiçbir dinin kutsal kitabı insanlık tarihine bir dünya medeniyeti ve bir dünya felsefesi sunmuş değildir. Yalnız Kur'an bu hükmün dışındadır. Kur'an, insanlık tarihine hem yeni bir dünya medeniyeti hem de bir dünya felsefesi kurmanın ilk örneğini vermiştir. Bunun inkar edilemez kanıtı tarihin kendisidir.
Geçmişi böyle tarihi bir övüngüye sahip olan müslüman milletlerinin dünya milletleri içinde şimdiki acıklı duruma düşmelerinin sebebini, Kur'an'ı Kerim'i arkalarına atmaları olduğunu Bağdat'ta öğrenciliğim sırasında kavradım (1948-1954).
Kırk üç yıl önce Türkler Kur'an'ı anlamadıkça gerçek müslüman olamazlar, demiştim. 1960 yılında iddialı bir şekilde yaptığımız Kur'an mealini Diyanet İşleri Başkanlığı'na kabul ettirdik. Otuz yıl süresince yüzbinlerce basıldı. Bugüne kadar ki çalışmalarımın ağırlığını Kur'an araştırmaları ve Arapça-Türkçe Büyük Sözlük teşkil etti. Bu süre içinde anlayışımı geliştirdim, genişlettim ve Kur'an'ın Türkçe çevirisini yeniden yaptım. Diyanet bu çeviriyi kabul etmediği gibi basmakta olduğundaki yanlışları da düzeltmeyi kabullenmedi. Ben de artık mealin Diyanet tarafından basımına izin vermedim. Böylece Diyanet Kur'an'ın ciddi bir çevirisinden mahrum oldu.
1960'daki Kur'an'ın Türkçe Meali'nin ondan sonraki tercümelere olan etkisinin görüleceğine inanarak kırk beş yıllık bir emeğin ürünü olan bu çeviriyi aziz Türk milletine sunmayı bana bağışlayan Kur'an'ın yüce sahibi Allah'a övgüler olsun.
Çağdaş iletişimin olanakları ile herkesi; ahlaksızı, hırsızı, sarhoşu, düzenbazı; bilgini, bilgeyi ve diğerlerini seyrediyor, dinliyor ve okuyorsunuz. Sizi yaratan, size insan diyen, sizi size anlatan Allah'ı da dinleyin ve kitabı olan Kur'an'ı okuyun. Emin olun ki, vaktiniz asla boşa gitmeyecektir. Hem kendinizi, hem etrafınızdaki insanları, hem de evreni anlayacaksınız. Bir insan ne kadar evrensel olursa olsun, bütün evreni ve insanlığı rahmetiyle kucaklayan ve hakka riayet konusunda Allah'tan daha evrensel olamaz.
Yeni bir insanlık medeniyeti ortaya koymak, ancak Kur'an'a yeni bir ilim zihniyeti ile eğilip, O'nu yeni ilim verilerine ve çağın yaşam şartlarına göre anlayıp üzerinde düşünmekle olur. Kur'an geçmişte bunun örneğini vermiş olduğu gibi şimdi de bunu başaracak güce ve dinamikliğe sahiptir.
Ben, Kur'an'ı okuyup anladıkça, insanın ne kadar yüce bir varlık olduğunu algıladığım için, herkese Kur'an'ı okumasını öneriyorum ki, insan kendisinin yüce bir varlık olduğunu, Tanrı'dan başkasına boyun eğmeyecek saygınlığa ve onura sahip bulunduğunun bilincine varsın. Kur'an'da Allah konuşuyor. Size ne dediğini ve ne demek istediğini öğrenmeyi istemek hakkınız. İnsan bu hakkını kullanmaktan sorumludur.