Yeni bir yazar, bir ilk kitap: Limon Yağmuru
Emrah Öztürk öykülerini Varlık, Kitap-lık, Dünyanın Öyküsü ve Sarnıç Öykü dergilerinde yayımlayarak adını duyurmuştu. Şimdi Limon Yağmuru ile öykü serüveninin ilk adımını atıyor. İlk kitaplar her zaman ilgi ve merakla ama daha çok hoşgörüyle karşılanır. Ama Limon Yağmuru içindeki öykülerle, yazarının parlayan kalemiyle bu ilgiyi hak ediyor.Gerçekten de ilk kitaplarda az görülen bir ustalıkla karşı karşıyayız. Birbirinden çarpıcı öyküler, kendine özgü bir dünya, işlek bir dil. Onat Kutlar'ı andıran bir anlatım, Vüs'at O. Bener'de karşılaştığımız kişiler, Yalçın Tosun'a komşu bir yazar.
Emrah Öztürk bugün Türkçede giderek kabaran öykü damarına taze bir kan.
“Artık çavuşluğa terfi ettim!” diyor babam. Annem seviniyor, bense duyar duymaz ağlamaya başlıyorum. “Benim babamın adı Mehmet!” diyorum, “İstemiyorum, çavuş olmasın!” Öylesine çirkin, babamı benden koparıp alan, onu bana uzak yapan bir kelime ki duydukça daha beter ağlıyorum.
Çavuş!
Sanki bu kelime, babamı sürükleyip evimizden götürecek, artık onu babam yapmayacak, rengini, kokusunu değiştirip bambaşka bir yabancıya dönüştürecek ve ben, annem ve ablamla bir başıma kalacağım. Yemek masasındaki iskemlesi, salondaki koltuğu, avludaki ayak sesleri silinip gidecek. Bir boşluk, bir oyuk oluşacak evde.
Limon Yağmuru / Emrah Öztürk
Yeni bir yazar, bir ilk kitap: Limon Yağmuru
Emrah Öztürk öykülerini Varlık, Kitap-lık, Dünyanın Öyküsü ve Sarnıç Öykü dergilerinde yayımlayarak adını duyurmuştu. Şimdi Limon Yağmuru ile öykü serüveninin ilk adımını atıyor. İlk kitaplar her zaman ilgi ve merakla ama daha çok hoşgörüyle karşılanır. Ama Limon Yağmuru içindeki öykülerle, yazarının parlayan kalemiyle bu ilgiyi hak ediyor.Gerçekten de ilk kitaplarda az görülen bir ustalıkla karşı karşıyayız. Birbirinden çarpıcı öyküler, kendine özgü bir dünya, işlek bir dil. Onat Kutlar'ı andıran bir anlatım, Vüs'at O. Bener'de karşılaştığımız kişiler, Yalçın Tosun'a komşu bir yazar.
Emrah Öztürk bugün Türkçede giderek kabaran öykü damarına taze bir kan.
“Artık çavuşluğa terfi ettim!” diyor babam. Annem seviniyor, bense duyar duymaz ağlamaya başlıyorum. “Benim babamın adı Mehmet!” diyorum, “İstemiyorum, çavuş olmasın!” Öylesine çirkin, babamı benden koparıp alan, onu bana uzak yapan bir kelime ki duydukça daha beter ağlıyorum.
Çavuş!
Sanki bu kelime, babamı sürükleyip evimizden götürecek, artık onu babam yapmayacak, rengini, kokusunu değiştirip bambaşka bir yabancıya dönüştürecek ve ben, annem ve ablamla bir başıma kalacağım. Yemek masasındaki iskemlesi, salondaki koltuğu, avludaki ayak sesleri silinip gidecek. Bir boşluk, bir oyuk oluşacak evde.
Limon Yağmuru / Emrah Öztürk