Direnmek, yaşama mahsustur. Ne kadar çok karşıt kuvvet, yaşamı çıplak bırakmaya çalışırsa çalışsın, iktidarlar yaşamı ne kadar şiddetle teslim almaya kalkarsa kalksın, yaşam direnme gücünü asla yitirmez. Üstelik direnerek var olmakla da kalmaz bir beden. Karşısına çıkan kuvvetlerin karşıtlığı ne kadar büyükse, o kadar büyük bir kuvvetle direnir. Var olmak ve eylemek için, daha da büyük bir gücü devreye sokar. Bu yüzden Machiavelli ve Spinoza için, gücün olduğu her yerde direniş vardır demek bile yetmez. Çünkü direnişte kendini olumlayan, daima bir yaşamdır. Direniş, yaşamın öz savunmasıdır. Yaşama duydukları bu inanç sayesinde, Machiavelli ve Spinoza modernizmin bizim için biçtiği politika kavramını da yerle bir eder. Politik bedenin kuruluşunu artık sözleşme ve birlik değil, çatışma ve çokluklar üzerinden düşünmeyi önerirler. Politik düşüncede bizzat yaşamı model almak demektir bu. Her ikisi de yaşamı olumlamak için, çatışma, güç ve çokluğu olumlar.
Direnmek, yaşama mahsustur. Ne kadar çok karşıt kuvvet, yaşamı çıplak bırakmaya çalışırsa çalışsın, iktidarlar yaşamı ne kadar şiddetle teslim almaya kalkarsa kalksın, yaşam direnme gücünü asla yitirmez. Üstelik direnerek var olmakla da kalmaz bir beden. Karşısına çıkan kuvvetlerin karşıtlığı ne kadar büyükse, o kadar büyük bir kuvvetle direnir. Var olmak ve eylemek için, daha da büyük bir gücü devreye sokar. Bu yüzden Machiavelli ve Spinoza için, gücün olduğu her yerde direniş vardır demek bile yetmez. Çünkü direnişte kendini olumlayan, daima bir yaşamdır. Direniş, yaşamın öz savunmasıdır. Yaşama duydukları bu inanç sayesinde, Machiavelli ve Spinoza modernizmin bizim için biçtiği politika kavramını da yerle bir eder. Politik bedenin kuruluşunu artık sözleşme ve birlik değil, çatışma ve çokluklar üzerinden düşünmeyi önerirler. Politik düşüncede bizzat yaşamı model almak demektir bu. Her ikisi de yaşamı olumlamak için, çatışma, güç ve çokluğu olumlar.