9789944337526
439734
https://www.kitapvekahve.com/masa-basi-yolsuzluklari
Masa Başı Yolsuzlukları
15.00
Elinde küçük mor çiçeklerden bir demet vardı. İkinci gelişiydi bu. Özür diliyordu. "Buraya kadar" deyip 2 Mayıs 2009'da çekip giden tiyatro ve sinema oyuncusu Selahattin Yaman Tarcan'ın arkadaşıymış. "Kusura bakmayın Yaman'ın beklemediğimiz ölümünün (intiharının) etkisiyle de size yüklenmiş olabilirim. Yaman Tarcan arkadaşımdı" dedi.
Cumhuriyetin donanımlarıyla, kültürüyle yetişen diğer birçok sanatçı gibi o da eli boş döndü. Sergi projesi vardı. Kabul edilmedi. İstanbul'un kültürel ve sanatsal derinliğini anlatmak amacıyla ve 5706 sayılı yasa ile kurulan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, aynı zamanda devletin sanatçıları yaşatabileceği iyi bir alanı da açtı. Ne var ki sanatçılar işin içine yeterince sokulmayıp, kenara itilerek devletin kurduğu o alan, siyasilerin işgaline uğratıldı. Aman ne işgal! Türkiye gibi. Ajansın kuruluşunun beş temel esasının en önemli maddesi yerel-sivil-merkezi yönetimi denemekti. İlkti. Türkiye'nin küçük bir modeli olarak tanımlanan yapılanma, dinci-liberal ittifakıyla dün olduğu gibi bugün de Türkiye'yi karıştırarak azınlıkların dayatmasına teslim eden anlayışın güdümünde şahsi menfaatlere göre yönetildi.
"Çocuklar ne zaman telefonla konuşmak için bu salona gelsem sizin de sandalyeleri çekiştireceğiniz, toz alacağınız tutuyor, neler oluyor?" diye sorduğumda temizlik görevlisi genç ürkek, çekingen, ‘Daha sabah tozunu almıştık buranın. Söyledik de ama -gidin yine silin- dediler, valla abla bizde anlamadık.'
Bir sabah işe gittiğimde masamı, sandalyemi, bilgisayarımı, kilitli çekmecemi yerinde bulamadım. Devlet eliyle alıkondu. "Sanata ve sanatçıya ayrılan kamuya ait kaynak amacına yönelik kullanılsın" dedim diye.
Bir tarafta hayatını sürdüremediği için yaşamına son veren insanlar, diğer tarafta sırtını iktidara dayayarak yasal olmayan her türlü yöntemle devletin kasasını boşaltanlarla, dışarıyla işbirliği halinde çıkar sağlayanlar.
"Masa Başı Suçluları" adını verdiğim bu kitapta, Türkiye'de azınlıklara verilen sınırsız hakların geri alınması için suyu bulandıranlarla birlik içinde olan bugünkü iktidarı yöneten AKP'nin, fırsattan istifade ederek kamu kaynaklarını yandaşlarına nasıl aktardığının derin izlerini süreceksiniz...
Elinde küçük mor çiçeklerden bir demet vardı. İkinci gelişiydi bu. Özür diliyordu. "Buraya kadar" deyip 2 Mayıs 2009'da çekip giden tiyatro ve sinema oyuncusu Selahattin Yaman Tarcan'ın arkadaşıymış. "Kusura bakmayın Yaman'ın beklemediğimiz ölümünün (intiharının) etkisiyle de size yüklenmiş olabilirim. Yaman Tarcan arkadaşımdı" dedi.
Cumhuriyetin donanımlarıyla, kültürüyle yetişen diğer birçok sanatçı gibi o da eli boş döndü. Sergi projesi vardı. Kabul edilmedi. İstanbul'un kültürel ve sanatsal derinliğini anlatmak amacıyla ve 5706 sayılı yasa ile kurulan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, aynı zamanda devletin sanatçıları yaşatabileceği iyi bir alanı da açtı. Ne var ki sanatçılar işin içine yeterince sokulmayıp, kenara itilerek devletin kurduğu o alan, siyasilerin işgaline uğratıldı. Aman ne işgal! Türkiye gibi. Ajansın kuruluşunun beş temel esasının en önemli maddesi yerel-sivil-merkezi yönetimi denemekti. İlkti. Türkiye'nin küçük bir modeli olarak tanımlanan yapılanma, dinci-liberal ittifakıyla dün olduğu gibi bugün de Türkiye'yi karıştırarak azınlıkların dayatmasına teslim eden anlayışın güdümünde şahsi menfaatlere göre yönetildi.
"Çocuklar ne zaman telefonla konuşmak için bu salona gelsem sizin de sandalyeleri çekiştireceğiniz, toz alacağınız tutuyor, neler oluyor?" diye sorduğumda temizlik görevlisi genç ürkek, çekingen, ‘Daha sabah tozunu almıştık buranın. Söyledik de ama -gidin yine silin- dediler, valla abla bizde anlamadık.'
Bir sabah işe gittiğimde masamı, sandalyemi, bilgisayarımı, kilitli çekmecemi yerinde bulamadım. Devlet eliyle alıkondu. "Sanata ve sanatçıya ayrılan kamuya ait kaynak amacına yönelik kullanılsın" dedim diye.
Bir tarafta hayatını sürdüremediği için yaşamına son veren insanlar, diğer tarafta sırtını iktidara dayayarak yasal olmayan her türlü yöntemle devletin kasasını boşaltanlarla, dışarıyla işbirliği halinde çıkar sağlayanlar.
"Masa Başı Suçluları" adını verdiğim bu kitapta, Türkiye'de azınlıklara verilen sınırsız hakların geri alınması için suyu bulandıranlarla birlik içinde olan bugünkü iktidarı yöneten AKP'nin, fırsattan istifade ederek kamu kaynaklarını yandaşlarına nasıl aktardığının derin izlerini süreceksiniz...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.