Celal Sılay, Sait Faik Abasıyanık, Şevket Süreyya Aydemir, Ali Kemal, Edip Cansever, Oltacı Miran, Metin Kurt, Anatole Francé, Orhan Veli Kanık, Necati Ayden, Oğuz Atay ve Süha Tuğtepe…
Vecdi Çıracıoğlu, yeni kitabı Mayhoş Zamanlar'da adları geçen sanatçılarla Bursa'dan İstanbul Rumeli Hisarı'na öykü ve anlatılarıyla okuyucuyu geçmişe götürerek, zihinlerde mayhoş tatlar bırakıyor.
Kaybolan Hayatın Öyküleri...
Çıracıoğlu, 1930'ların sonlarıyla 1950'lerin sonlarında bitmiş bir hayatın, zihinsel planda 80'lere kadar sürdürdüğümüz, Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıklarıyla, Boğaz'daki Türk köylerimizle, bir hoşgörü dünyasında, günlük geçmişle, yoksul ama zarif, yeşilin ve mavinin içinde, beşeri barıştaki mevcudiyetini anlatarak, yavaş duru dille, insan zihninin tasvir ve tahlil melekesini aşılamaz hudutlarına kadar götürmüştür. Görünümcü bir fotoğrafçı ya da izlenimci bir ressam gibi geniş plan ve mecrasındaki tabii hayatı, bütün tafsilatıyla bize göstermektedir.
Eski Bursa'nın, münevver hayatımızın, o canlı nokta-i nazarının tadı Boğaziçi'nde yeniden şekillenmiş olarak, kaybolmuş, kaybolmakta olan bir hayatı yeniden ve yeniden işaret eden öykülerinde; bilmediğimiz balık isimlerini, bilmediğimiz ağaç, deniz hayvanı, kuş, unuttuğumuz meslek isimlerini kendi bahçesini sulayan bir bahçıvan gibi rahatça anlatan Türk aydınının sevgili siması Vecdi, Sait Faik'in o ünlü sözünü, "Türkçede ağaç isimlerini bilmeden güzel hikâye yazılmaz" düsturunu şu kavuştuğumuz "Mayhoş Zamanlar" kitabıyla bir kez daha haklı çıkarmaktadır...
Celal Sılay, Sait Faik Abasıyanık, Şevket Süreyya Aydemir, Ali Kemal, Edip Cansever, Oltacı Miran, Metin Kurt, Anatole Francé, Orhan Veli Kanık, Necati Ayden, Oğuz Atay ve Süha Tuğtepe…
Vecdi Çıracıoğlu, yeni kitabı Mayhoş Zamanlar'da adları geçen sanatçılarla Bursa'dan İstanbul Rumeli Hisarı'na öykü ve anlatılarıyla okuyucuyu geçmişe götürerek, zihinlerde mayhoş tatlar bırakıyor.
Kaybolan Hayatın Öyküleri...
Çıracıoğlu, 1930'ların sonlarıyla 1950'lerin sonlarında bitmiş bir hayatın, zihinsel planda 80'lere kadar sürdürdüğümüz, Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıklarıyla, Boğaz'daki Türk köylerimizle, bir hoşgörü dünyasında, günlük geçmişle, yoksul ama zarif, yeşilin ve mavinin içinde, beşeri barıştaki mevcudiyetini anlatarak, yavaş duru dille, insan zihninin tasvir ve tahlil melekesini aşılamaz hudutlarına kadar götürmüştür. Görünümcü bir fotoğrafçı ya da izlenimci bir ressam gibi geniş plan ve mecrasındaki tabii hayatı, bütün tafsilatıyla bize göstermektedir.
Eski Bursa'nın, münevver hayatımızın, o canlı nokta-i nazarının tadı Boğaziçi'nde yeniden şekillenmiş olarak, kaybolmuş, kaybolmakta olan bir hayatı yeniden ve yeniden işaret eden öykülerinde; bilmediğimiz balık isimlerini, bilmediğimiz ağaç, deniz hayvanı, kuş, unuttuğumuz meslek isimlerini kendi bahçesini sulayan bir bahçıvan gibi rahatça anlatan Türk aydınının sevgili siması Vecdi, Sait Faik'in o ünlü sözünü, "Türkçede ağaç isimlerini bilmeden güzel hikâye yazılmaz" düsturunu şu kavuştuğumuz "Mayhoş Zamanlar" kitabıyla bir kez daha haklı çıkarmaktadır...