“Yazılara başlık koymamak asırları aşan bir doğu geleneğinin yarı şuurlu mirası. Okuyucuya bir keşfin zevkini tattırmak, gerçek dostlara, yani layık olanlara seslenmek, bezirganları mabede, başka bir tabirle avamı Fildişi Kule'me sokmamak arzusu. Doğu, irfanı hisarlarla kuşatır, “emanetleri ehline tevdi etmek” imanın şiarıdır. Bu duyguda gururla tevazu, edeple istiğna kucak kucağadır. Bir Kamusu Okyanus'ta kelime bulmak, denizden inci çıkarmak gibi güç bir iş. Doğu böyle de Batı başka mı? Marx, Kapital'in önsözünde düşüncenin doruklarına ancak patikalardan tırmanılır, der. İlme “sehrah”lardan gidilmez. Bu müdafaanamem. … Her yazı adı ile doğar, insanlar gibi. Bu itibarla bundan sonra onları adlarını alınlarına damga - layarak uçuracağım.” [Cemil Meriç, Jurnal 2]
“Yazılara başlık koymamak asırları aşan bir doğu geleneğinin yarı şuurlu mirası. Okuyucuya bir keşfin zevkini tattırmak, gerçek dostlara, yani layık olanlara seslenmek, bezirganları mabede, başka bir tabirle avamı Fildişi Kule'me sokmamak arzusu. Doğu, irfanı hisarlarla kuşatır, “emanetleri ehline tevdi etmek” imanın şiarıdır. Bu duyguda gururla tevazu, edeple istiğna kucak kucağadır. Bir Kamusu Okyanus'ta kelime bulmak, denizden inci çıkarmak gibi güç bir iş. Doğu böyle de Batı başka mı? Marx, Kapital'in önsözünde düşüncenin doruklarına ancak patikalardan tırmanılır, der. İlme “sehrah”lardan gidilmez. Bu müdafaanamem. … Her yazı adı ile doğar, insanlar gibi. Bu itibarla bundan sonra onları adlarını alınlarına damga - layarak uçuracağım.” [Cemil Meriç, Jurnal 2]