Medeniyetler Savaşı, her şeyden önce, içinde yaşadığımız çağın kendine özgü yanlarını nasıl anlamamız gerektiğine dair bir açıklama modeli sunmaktadır bize. Tıpkı yaşadığımız gerçekliği 'tarihin son bulmuş' olduğunun göstergeleri istikametinde okuyan "Tarihin Sonu" tezi gibi. Ama daha önemlisi bu kez, tıpkı aynı gerçekliği modernizmin krizi, modernizmin sonu, geç kapitalizmin daha bir radikalleşmesi, düşünümsel modernliğin başat olması şeklinde tanımlamaya girişen açıklama çevrelerinin eşliğinde düşünülmesi gereken bir çerçeve gibidir. Huntingon'un açıklama modelinin, sosyolojik bir analize medeniyet kavramını konu etmekle sosyolojik teamüllere aykırı davrandığı söylenebilir. Sosyolojik uylaşımlarda sınırları kesin kesin hatlarla çizilemeyen muğlak bir deyim olarak karşılanmış olan medeniyet kavramına odaklanmanın muğlak bir deyim olarak karşılanmış olan medeniyet kavramına odaklanmanın neredeyse zorunlu olarak ihmal etmek zorunda olduğu bir çok boyut vardır. Örneğin Huntington, sınıfların varlığını ve bunların ekonomik hayatta oluşturdukları gerilimleri ve bunların kimi zaman medeniyetler üstü teşekküllerini görmezden gelmektedir.
Aynı şekilde modernleşme teorilerinin göz diktikleri birçok kültürel ve sosyal gelişmenin açıklamasını da ihmal etmiş gözükmektedir. Aslında kendisi bu ihmali tercih ettiğini söyleyerek kendi görüşündeki daralmayı haklılaştırmayı denemektedir. Kendi görüşünü paradigmalar kulvarında değerlendirdikten sonra söz konusu ihmali ancak görülmesi gereken başka sorunları görünür kılmak için tercih ettiğini rahatlıkla söyleyebilecektir. Körfez savaşı Cezayir olayı, Bosna soykırımı Salman Rüşdi olayı gibi durumların ne sınıfsal ne de modernleşme bakış açılarından açıklanabilecekleri göz önünde tutulduğunda haksız görülmeyebilirde Ancak burada görülmesi gereken ve elinizdeki derlemedeki birçok yazının işaret ettiği gibi Huntington bütün bu haklılığını böylesi bir yola sapmış olmanın doğal sonucu olarak Batı merkezli oryantalist bir bakış açısını daha da pekiştirmek için istihdam etmektedir. Dolayısıyla bu haklılık masum bir nesnel geçerlilik iddiasıyla yetinmemekte batıya karşı muhtemel herhangi bir uygarlık seçeneğine karşı Batılıların şiddet kullanımıda dahil her çeşit tedbire başvurumunun anlaşılır kılınmasında işe koşulmayı zımmen hatta yer yer açıkça kabullenmektedir. Murat Yılmaz'ın hazırladığı elinizdeki derleme Huntington'un tezini ayrıntıylarıyla açıkladığı bir makaleyle üç mülakatının yanısıra, bu öneriyi bir çok bakımdan enine boyuna tartışan yazılardan oluşmaktadır.
Medeniyetler Savaşı, her şeyden önce, içinde yaşadığımız çağın kendine özgü yanlarını nasıl anlamamız gerektiğine dair bir açıklama modeli sunmaktadır bize. Tıpkı yaşadığımız gerçekliği 'tarihin son bulmuş' olduğunun göstergeleri istikametinde okuyan "Tarihin Sonu" tezi gibi. Ama daha önemlisi bu kez, tıpkı aynı gerçekliği modernizmin krizi, modernizmin sonu, geç kapitalizmin daha bir radikalleşmesi, düşünümsel modernliğin başat olması şeklinde tanımlamaya girişen açıklama çevrelerinin eşliğinde düşünülmesi gereken bir çerçeve gibidir. Huntingon'un açıklama modelinin, sosyolojik bir analize medeniyet kavramını konu etmekle sosyolojik teamüllere aykırı davrandığı söylenebilir. Sosyolojik uylaşımlarda sınırları kesin kesin hatlarla çizilemeyen muğlak bir deyim olarak karşılanmış olan medeniyet kavramına odaklanmanın muğlak bir deyim olarak karşılanmış olan medeniyet kavramına odaklanmanın neredeyse zorunlu olarak ihmal etmek zorunda olduğu bir çok boyut vardır. Örneğin Huntington, sınıfların varlığını ve bunların ekonomik hayatta oluşturdukları gerilimleri ve bunların kimi zaman medeniyetler üstü teşekküllerini görmezden gelmektedir.
Aynı şekilde modernleşme teorilerinin göz diktikleri birçok kültürel ve sosyal gelişmenin açıklamasını da ihmal etmiş gözükmektedir. Aslında kendisi bu ihmali tercih ettiğini söyleyerek kendi görüşündeki daralmayı haklılaştırmayı denemektedir. Kendi görüşünü paradigmalar kulvarında değerlendirdikten sonra söz konusu ihmali ancak görülmesi gereken başka sorunları görünür kılmak için tercih ettiğini rahatlıkla söyleyebilecektir. Körfez savaşı Cezayir olayı, Bosna soykırımı Salman Rüşdi olayı gibi durumların ne sınıfsal ne de modernleşme bakış açılarından açıklanabilecekleri göz önünde tutulduğunda haksız görülmeyebilirde Ancak burada görülmesi gereken ve elinizdeki derlemedeki birçok yazının işaret ettiği gibi Huntington bütün bu haklılığını böylesi bir yola sapmış olmanın doğal sonucu olarak Batı merkezli oryantalist bir bakış açısını daha da pekiştirmek için istihdam etmektedir. Dolayısıyla bu haklılık masum bir nesnel geçerlilik iddiasıyla yetinmemekte batıya karşı muhtemel herhangi bir uygarlık seçeneğine karşı Batılıların şiddet kullanımıda dahil her çeşit tedbire başvurumunun anlaşılır kılınmasında işe koşulmayı zımmen hatta yer yer açıkça kabullenmektedir. Murat Yılmaz'ın hazırladığı elinizdeki derleme Huntington'un tezini ayrıntıylarıyla açıkladığı bir makaleyle üç mülakatının yanısıra, bu öneriyi bir çok bakımdan enine boyuna tartışan yazılardan oluşmaktadır.