Tüketip tüketmeme sarmalında, tüketmenin mecbur tutulduğu bir dünyayı kanıksamış pasif tüketicileriz. Nesne ve deneyimlerle çevrili yaşarken, itaat ettiğimiz tahakkümün de farkında olamıyoruz. Metaların yeniden üretilen anlamları bizi, “şey”leşen toplumun kıskacında yaşamaya zorluyor. Buradan sıyrılmaya çalışırken farkında olmadan yine tüketme mecburiyeti ve tüketim anlamlarını da kanıksamak zorundayız. Ve nihayetinde tükenen nesne ve deneyimler değil insandır...
İnsanı tüketen sürecin stratejisidir, metalaştırma. Bu strateji zamanla kapitalist sistemin ideolojisine dönüşmüştür. Metaya kaynaklık eden değerlerin aynı olmasına rağmen; tüketim alanını oluştururken bir ideolojik formasyon da ortaya çıkarıyor olması önemlidir.
Bu kitap, metaların anlamlarını belirleyen metalaştırma stratejisi üzerinden meydana gelen ideolojik biçimlenişin sorgulanması ve tüketim kıskacındaki “şey”leşen topluma metalaştırmanın “ne”liğini anlatma niyetindedir.
Umudumuz nesne kıyametinin insan kıyametine dönüşmemesidir...
Tüketip tüketmeme sarmalında, tüketmenin mecbur tutulduğu bir dünyayı kanıksamış pasif tüketicileriz. Nesne ve deneyimlerle çevrili yaşarken, itaat ettiğimiz tahakkümün de farkında olamıyoruz. Metaların yeniden üretilen anlamları bizi, “şey”leşen toplumun kıskacında yaşamaya zorluyor. Buradan sıyrılmaya çalışırken farkında olmadan yine tüketme mecburiyeti ve tüketim anlamlarını da kanıksamak zorundayız. Ve nihayetinde tükenen nesne ve deneyimler değil insandır...
İnsanı tüketen sürecin stratejisidir, metalaştırma. Bu strateji zamanla kapitalist sistemin ideolojisine dönüşmüştür. Metaya kaynaklık eden değerlerin aynı olmasına rağmen; tüketim alanını oluştururken bir ideolojik formasyon da ortaya çıkarıyor olması önemlidir.
Bu kitap, metaların anlamlarını belirleyen metalaştırma stratejisi üzerinden meydana gelen ideolojik biçimlenişin sorgulanması ve tüketim kıskacındaki “şey”leşen topluma metalaştırmanın “ne”liğini anlatma niyetindedir.
Umudumuz nesne kıyametinin insan kıyametine dönüşmemesidir...