Manevi unutkanlığımızın en kesin çözümü aslında Mevlânâ'nın öğretilerini günlük hayatımıza uygulamakta yatıyor. İslam'ı modern zamanlarda en iyi şekilde anlamanın kaçınılmaz çözümü tam olarak burada!
Mevlânâ Celâleddin Rumi Hazretleri, kökü doğrudan doğruya ‘Muhammedî Nur' olan bir lamba gibidir. Ancak günümüz popüler kültürü O'nu neredeyse tamamıyla yanlış anlaşılmış ve yanlış yorumlanmış bir yola sürüklüyor.
O'nun Mesnevî'si ve diğer eserleri, bizi günlük koşuşturmacalarımızdan ve gaflet halimizden kurtaracak ‘Unutulmuş Mesajlar' olarak bizleri bekliyor. Bugün çok sayıda insan Hz. Mevlânâ'nın eserlerini severek okuyor olsa da ne yazık ki bu okuma O'nun asıl referansları olan tasavvuf ve İslam öğretilerini dışarıda bırakıyor. Shems Friedlander, Hz. Mevlânâ'yı bugün artık unutulmuya yüz tutmuş yerine, tasavvufa ve İslam'ın kalbine yerleştirmeye çalışıyor; O'nun vurgularını kavramanın özünü ancak ve ancak Hz. Mevlânâ'yı bir Allah dostu ve Mevlevîliği tesis eden, dünyanın en tesirli edebî figürlerinden biri ve bir şair olarak tanımlamakta mümkün olabileceğini söylüyor.
Friedlander, ayrıca Hz. Mevlânâ ile Şems-i Tebriz-i ilişkisini yeni bulgular üzerinden tanımlamaya ve Şems'in ortadan kayboluşunu daha önce dile getirilmemiş şekilde yeni bir teori ortaya atarak açıklamaya çalışıyor.
Hepimiz Hz. Mevlânâ'nın vârisleriyiz. Peki bu mirası nasıl devralacağız? Bugün dünyanın onu tanımlamakta olduğu şekliyle mi? Dersliklerde ve kahvehanelerde bu düşüncelerin geçerliliğini tartışarak mı? Veyahut arzulu kalplerimizi beslemeye çalışarak, gençlerin entelektüel arzularını kamçılayarak, olgunluk ve tekâmül sahibi kişilerin halen dolduramadıkları bu eksiklikleri tamamlamaya gayret ederek mi?
Manevi unutkanlığımızın en kesin çözümü aslında Mevlânâ'nın öğretilerini günlük hayatımıza uygulamakta yatıyor. İslam'ı modern zamanlarda en iyi şekilde anlamanın kaçınılmaz çözümü tam olarak burada!
Mevlânâ Celâleddin Rumi Hazretleri, kökü doğrudan doğruya ‘Muhammedî Nur' olan bir lamba gibidir. Ancak günümüz popüler kültürü O'nu neredeyse tamamıyla yanlış anlaşılmış ve yanlış yorumlanmış bir yola sürüklüyor.
O'nun Mesnevî'si ve diğer eserleri, bizi günlük koşuşturmacalarımızdan ve gaflet halimizden kurtaracak ‘Unutulmuş Mesajlar' olarak bizleri bekliyor. Bugün çok sayıda insan Hz. Mevlânâ'nın eserlerini severek okuyor olsa da ne yazık ki bu okuma O'nun asıl referansları olan tasavvuf ve İslam öğretilerini dışarıda bırakıyor. Shems Friedlander, Hz. Mevlânâ'yı bugün artık unutulmuya yüz tutmuş yerine, tasavvufa ve İslam'ın kalbine yerleştirmeye çalışıyor; O'nun vurgularını kavramanın özünü ancak ve ancak Hz. Mevlânâ'yı bir Allah dostu ve Mevlevîliği tesis eden, dünyanın en tesirli edebî figürlerinden biri ve bir şair olarak tanımlamakta mümkün olabileceğini söylüyor.
Friedlander, ayrıca Hz. Mevlânâ ile Şems-i Tebriz-i ilişkisini yeni bulgular üzerinden tanımlamaya ve Şems'in ortadan kayboluşunu daha önce dile getirilmemiş şekilde yeni bir teori ortaya atarak açıklamaya çalışıyor.
Hepimiz Hz. Mevlânâ'nın vârisleriyiz. Peki bu mirası nasıl devralacağız? Bugün dünyanın onu tanımlamakta olduğu şekliyle mi? Dersliklerde ve kahvehanelerde bu düşüncelerin geçerliliğini tartışarak mı? Veyahut arzulu kalplerimizi beslemeye çalışarak, gençlerin entelektüel arzularını kamçılayarak, olgunluk ve tekâmül sahibi kişilerin halen dolduramadıkları bu eksiklikleri tamamlamaya gayret ederek mi?