Perpa B Blok Yönetiminde Halkla ilişkiler Sorumlusu Ömer Pesen, Mezopotamya’da Kunta-Kinte Olmak” adlı bir kitap yazdı. Anı-roman niteliğindeki kitapta, Ömer Pesen 1980’li yıllarda Güneydoğu’daki yaşamdan kesitler sunarak, gündelik yaşamın nasıl olduğunu ince nüktelerle anlatıyor. Zaman zaman gülümseyerek, bazende hüzünlenerek okunan kitap Güneydoğu ve Mezopotamya gerçeğini öğrenebilmek için geniş yaşam malzemesi sunuyor. Batıya göçün niçin bu kadar yoğun olduğunu merak edenler, Ömer Pesen’in “ Mezopotamya’da Kunta Kinte olmak” kitabından gerçek kesitleri görebilirler. Mezopotamya ve Siirtin tarihi ile başlayan kitap Ömer Pesen’in kişisel anılarından bir derlemeyle devam ediyor. Pesen. kitabının sonuna kendi şiirlerini de eklemiş. Ömer Pesen, önsözünde kitabını, “Sosyal devlet olamamış gelişimini tamamlayamamış demokrasinin ve düşünce özgürlüğünün olmadığı ve tam yerleşmediği işsizliğin, yoksulluğun, göç olgusunun, çarpık, kentleşmenin, eğitimsizliğin yaşandığı toplumlarda bu olumsuzlukların birey üzerinde bıraktığı travmalar, etkiler ve yaşanan herkesimin kendinden bir şeyler bulacağı trajik-komik yaşamdan alıntılar.” olarak tanımlıyor. 1965 yılında Siirt’te doğan Ömer Pesen, ilk, orta ve lise eğitimini Siirt’te tamamladıktan sonra İstanbul’da İktisadi Ticari Bilimler Akademisini bitirdi. Askerliğini Yedek Subay olarak tamamladıktan sonra bazı kuruluşlarda muhasebe müdürlüğü, personel müdürlüğü ve yöneticilik yaptı. Halen Perpa B Blok’ta yönetici olarak görev yapmaktadır. Evli ve 2 çocuk babası olan Ömer Pesen bu çalışmalarının yanı sıra yaşamı boyunca sosyal olaylara duyarlı olup, gençlik örgütlerinde, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarında hizmetlerde bulunmuştur. Ömer Pesen’in “Mezopotamya’da Kunta Kinte Olmak” adlı kitabından Mezopotamya tarihi ile ilgili kısa bir bölümü aktarıyoruz. Mezopotamya Uygarlığın başladığı Mezopotamya Dicle ve Fırat nehirleri arasında, üzerinde Sümer, Babil, Asur gibi uygarlıkların kurulu olduğu topraklardır. Kelime anlamı iki nehir arasında olduğu,
kuntakinte.tif
“yukarı ve aşağı” olarak ikiye ayrılan vadidir. Yukarı Mezopotamyada Asurlar, aşağı Mezopotamyada Sümer, Akut, Babil uygarlıkları vardır. Arapların El-Cezire dediği kuru sıcak iklim ve bol suyun olduğu topraklarda yeterli alt yapının oluşturulmaması sonucu çoraklanma gözlenmektedir. Antik Helencede mezo orta potomia nehirler arası demektir. Kürtler tarafından da Mezra-botan denilmektedir. En sulak ve verimli topraklara sahip olması, uygarlıkların başlıca yerleşim yeri olmasının temel nedenidir. Bu toprakların 1’e 86 kat ürün verdiği söylenmektedir. Mezopotamya da yaşayan kavimlerin tarihi boyunca geometri problemlerini cebir yolu ile çözmüşlerdir. Bu nedenle anal atık geometrinin öncüsü sayılırlar. Ay ve güneş tutulmasının yıllık bir periyotu olduğunu söylemişlerdir. Bir haftayı yedi gün kabul etmişlerdir. Bu düşünce önce Roma’ ya ardından da Avrupa’ya yayılmıştır. Alan ölçümleri ve su kanalları açmak için geometriden yararlanmışlardır. Dairenin alanını ve silindirin hacmini bulmak için pi sayısını 3.125 olarak kabul etmişlerdir. Çemberin 360 derecelik açıya sahip olduğunu kabul etmişlerdir. Tüm bu gelişmelere Mezopotamya ev sahipliği yapmıştır. İlk kent burada kurulmuş, ilk kanun burada uygulamaya konulmuştur. Matematik ve astronomi dersleri ilk burada verilmiştir. Son buzul çağının bitiminden Roma imparatorluğunun kuruluşuna dek en uygar topluluklar burada. yaşamışlardır. Göçebe hayattan çiftçilik ve yerleşik hayata geçiş burada başlamıştır. Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yoğun göçe sahne olmuş Mezopotamya, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur ve bu nedenle de medeni gelişime sahne olmuştur. Bilinen ilk okur yazar topluluklara ev sahipliği yapmış, bölgede birçok medeniyet gelişmiştir ve bu sebeplerden Medeniyet (ler) Beşiği olarak da anılmıştır ve anılmaktadır... Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir bölge değildir. İnsanın Tanrıyı araması burada başlamış ilk tapınak ve kentler bu havzada inşa edilmiştir. İlk madenci ilk örsün, üstüne koyduğu madene ilk çekici burada sallamıştır. İlk yazı, ilk kurallar ve imparatorluklar burada görüldü. Uygarlığın atası Mezopotamya Fırat ve Dicle arasındaki verimli topraklardı. İlk dönem Mezopotamya uygarlığı tam on bin yıl sürdüğü sanılmaktadır. İkinci Mezopotamya döneminde ise Yahudiler, Hıristiyanlar bu topraklarda ortaya çıktı. O dönemdeki tüm peygamberler Mezopotamya’nın ağaçlarında yapılan beşiklerde sallanarak büyüdü. Belki de Mezopotamya olmasaydı Heykelcilik, Resim, Müzik, Edebiyat ve Tiyatro olmazdı.
Perpa B Blok Yönetiminde Halkla ilişkiler Sorumlusu Ömer Pesen, Mezopotamya’da Kunta-Kinte Olmak” adlı bir kitap yazdı. Anı-roman niteliğindeki kitapta, Ömer Pesen 1980’li yıllarda Güneydoğu’daki yaşamdan kesitler sunarak, gündelik yaşamın nasıl olduğunu ince nüktelerle anlatıyor. Zaman zaman gülümseyerek, bazende hüzünlenerek okunan kitap Güneydoğu ve Mezopotamya gerçeğini öğrenebilmek için geniş yaşam malzemesi sunuyor. Batıya göçün niçin bu kadar yoğun olduğunu merak edenler, Ömer Pesen’in “ Mezopotamya’da Kunta Kinte olmak” kitabından gerçek kesitleri görebilirler. Mezopotamya ve Siirtin tarihi ile başlayan kitap Ömer Pesen’in kişisel anılarından bir derlemeyle devam ediyor. Pesen. kitabının sonuna kendi şiirlerini de eklemiş. Ömer Pesen, önsözünde kitabını, “Sosyal devlet olamamış gelişimini tamamlayamamış demokrasinin ve düşünce özgürlüğünün olmadığı ve tam yerleşmediği işsizliğin, yoksulluğun, göç olgusunun, çarpık, kentleşmenin, eğitimsizliğin yaşandığı toplumlarda bu olumsuzlukların birey üzerinde bıraktığı travmalar, etkiler ve yaşanan herkesimin kendinden bir şeyler bulacağı trajik-komik yaşamdan alıntılar.” olarak tanımlıyor. 1965 yılında Siirt’te doğan Ömer Pesen, ilk, orta ve lise eğitimini Siirt’te tamamladıktan sonra İstanbul’da İktisadi Ticari Bilimler Akademisini bitirdi. Askerliğini Yedek Subay olarak tamamladıktan sonra bazı kuruluşlarda muhasebe müdürlüğü, personel müdürlüğü ve yöneticilik yaptı. Halen Perpa B Blok’ta yönetici olarak görev yapmaktadır. Evli ve 2 çocuk babası olan Ömer Pesen bu çalışmalarının yanı sıra yaşamı boyunca sosyal olaylara duyarlı olup, gençlik örgütlerinde, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarında hizmetlerde bulunmuştur. Ömer Pesen’in “Mezopotamya’da Kunta Kinte Olmak” adlı kitabından Mezopotamya tarihi ile ilgili kısa bir bölümü aktarıyoruz. Mezopotamya Uygarlığın başladığı Mezopotamya Dicle ve Fırat nehirleri arasında, üzerinde Sümer, Babil, Asur gibi uygarlıkların kurulu olduğu topraklardır. Kelime anlamı iki nehir arasında olduğu,
kuntakinte.tif
“yukarı ve aşağı” olarak ikiye ayrılan vadidir. Yukarı Mezopotamyada Asurlar, aşağı Mezopotamyada Sümer, Akut, Babil uygarlıkları vardır. Arapların El-Cezire dediği kuru sıcak iklim ve bol suyun olduğu topraklarda yeterli alt yapının oluşturulmaması sonucu çoraklanma gözlenmektedir. Antik Helencede mezo orta potomia nehirler arası demektir. Kürtler tarafından da Mezra-botan denilmektedir. En sulak ve verimli topraklara sahip olması, uygarlıkların başlıca yerleşim yeri olmasının temel nedenidir. Bu toprakların 1’e 86 kat ürün verdiği söylenmektedir. Mezopotamya da yaşayan kavimlerin tarihi boyunca geometri problemlerini cebir yolu ile çözmüşlerdir. Bu nedenle anal atık geometrinin öncüsü sayılırlar. Ay ve güneş tutulmasının yıllık bir periyotu olduğunu söylemişlerdir. Bir haftayı yedi gün kabul etmişlerdir. Bu düşünce önce Roma’ ya ardından da Avrupa’ya yayılmıştır. Alan ölçümleri ve su kanalları açmak için geometriden yararlanmışlardır. Dairenin alanını ve silindirin hacmini bulmak için pi sayısını 3.125 olarak kabul etmişlerdir. Çemberin 360 derecelik açıya sahip olduğunu kabul etmişlerdir. Tüm bu gelişmelere Mezopotamya ev sahipliği yapmıştır. İlk kent burada kurulmuş, ilk kanun burada uygulamaya konulmuştur. Matematik ve astronomi dersleri ilk burada verilmiştir. Son buzul çağının bitiminden Roma imparatorluğunun kuruluşuna dek en uygar topluluklar burada. yaşamışlardır. Göçebe hayattan çiftçilik ve yerleşik hayata geçiş burada başlamıştır. Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yoğun göçe sahne olmuş Mezopotamya, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur ve bu nedenle de medeni gelişime sahne olmuştur. Bilinen ilk okur yazar topluluklara ev sahipliği yapmış, bölgede birçok medeniyet gelişmiştir ve bu sebeplerden Medeniyet (ler) Beşiği olarak da anılmıştır ve anılmaktadır... Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir bölge değildir. İnsanın Tanrıyı araması burada başlamış ilk tapınak ve kentler bu havzada inşa edilmiştir. İlk madenci ilk örsün, üstüne koyduğu madene ilk çekici burada sallamıştır. İlk yazı, ilk kurallar ve imparatorluklar burada görüldü. Uygarlığın atası Mezopotamya Fırat ve Dicle arasındaki verimli topraklardı. İlk dönem Mezopotamya uygarlığı tam on bin yıl sürdüğü sanılmaktadır. İkinci Mezopotamya döneminde ise Yahudiler, Hıristiyanlar bu topraklarda ortaya çıktı. O dönemdeki tüm peygamberler Mezopotamya’nın ağaçlarında yapılan beşiklerde sallanarak büyüdü. Belki de Mezopotamya olmasaydı Heykelcilik, Resim, Müzik, Edebiyat ve Tiyatro olmazdı.