“Yeni İstiklal Savaşı”, son zamanlarda Sn. Recep T. Erdoğan'ın sıkça kullandığı bir kavramdı. Aslında gerçeği yansıtmaktaydı ve evet, Türkiye'mizin bu çok yönlü kuşatılmışlık çemberini kıracak tarihi bir atılıma ihtiyacı vardı. Ancak Sn. Başbakan bu olguyu hedefinden saptırmak, -Allah korusun- çözülüş ve çöküş sürecini hızlandıracak adımları; “Kurtuluş açılımları ve şahlanış planları” gibi sunmak ve istismar edebiyatıyla halkı oyalayıp avutmak için bu sloganları kullanmaktaydı. Oysa, ahlaki kültürden ekonomiye, yargı sisteminden yüksek bürokrasiye, eğitim düzeninden demokrasiye, Milli birlik bilincinden dış politika stratejilerine, maalesef her konuda ve her kurumda çok ciddi bir kopukluk, başıbozukluk ve paralel-parazit kutupluluk endişe verici boyutlara ulaşmıştı. Bu nedenle Milli şuura ve halkıyla kaynaşıp bütünleşmiş bir orduya her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç vardı.
“Yeni İstiklal Savaşı”, son zamanlarda Sn. Recep T. Erdoğan'ın sıkça kullandığı bir kavramdı. Aslında gerçeği yansıtmaktaydı ve evet, Türkiye'mizin bu çok yönlü kuşatılmışlık çemberini kıracak tarihi bir atılıma ihtiyacı vardı. Ancak Sn. Başbakan bu olguyu hedefinden saptırmak, -Allah korusun- çözülüş ve çöküş sürecini hızlandıracak adımları; “Kurtuluş açılımları ve şahlanış planları” gibi sunmak ve istismar edebiyatıyla halkı oyalayıp avutmak için bu sloganları kullanmaktaydı. Oysa, ahlaki kültürden ekonomiye, yargı sisteminden yüksek bürokrasiye, eğitim düzeninden demokrasiye, Milli birlik bilincinden dış politika stratejilerine, maalesef her konuda ve her kurumda çok ciddi bir kopukluk, başıbozukluk ve paralel-parazit kutupluluk endişe verici boyutlara ulaşmıştı. Bu nedenle Milli şuura ve halkıyla kaynaşıp bütünleşmiş bir orduya her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç vardı.