Başta mimarlık eğitimine yeni başlayan gençler olmak üzere “mimarlık nedir?” sorusuna yanıt arayan herkes için bir başucu kitabı… Mimarlık Düşünmek Düşlemek, Sema Soygeniş'in uygulama ve akademik deneyimlerinin bir kesiti olarak, başta mimarlık eğitimine yeni başlamış veya başlamayı düşünen gençler olmak üzere “mimarlığın ne olduğunu” anlamak isteyen herkese yönelik hazırlanmış bir kitap.
“Mimarlığı düşünebilmeyi başarabilmek özellikle mimar adaylarının eğitimleri boyunca ve sonrasında ulaşmayı hedefledikleri bir başlangıç olmalıdır. Barınma eylemini gerçekleştirmekle başlayan mimarlık, uygarlık tarihiyle bağlantılı olarak gelişmiş, günümüze ulaşmış ve yeni açılımlar ile devam etmektedir. Bu süreçte yapıyı, biçimi, onu oluşturan düşünsel boyutu anlamaya çalışmak, tartışmak, mimarlık eylemini gerçekleştiren mimarların ve onu yaşayan herkesin gündeminde kalması gereken bir konudur” diyen Sema Soygeniş, bu amaçla hazırladığı kitabında mimarlığın ana ilkeleri bağlamında mimarlık ve mimari mekân ile ilgili kavramları ayrıntılı ve anlaşılır bir dille irdeliyor.
“Mimarlık nedir?” sorusuna yanıt arayarak başlayan Mimarlık Düşünmek Düşlemek'te, bu soruya ışık tutabilecek mekân, geometri, biçim ve düzen, estetik, ışık, hareket, işlev, malzeme, strüktür ve bağlam gibi kavramlar seçilmiş örnekler üzerinden “mimarlık”la ilişkilendirilerek tartışılıyor ve yorumlanıyor. Kitapta, kavramsal açıklamaları bir ölçüde somutlaştırabilmek ve anlatılanların düşünsel ve görsel olarak daha iyi algılanabilmesi için çeşitli coğrafyalardan seçilmiş çok sayıda fotoğrafın yanı sıra mimari tasarımın düşünceden gerçeğe dönüşme sürecindeki çizim aşamalarına da yer veriliyor. Sema Soygeniş, kitabının da temelini oluşturan “mimarlığı düşünme” kavramının önemini şu sözlerle ifade ediyor: “Tüm dünyada özellikle yaşam ve kent kültürünün önemi farklı boyutlarda tartışılmaktadır. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Mimarların, kentsel tasarımcıların, kentlerin tasarımındaki katkılarının kısıtlılığına bakıldığında kentlere en fazla sahip çıkması gerekenlerin, kentlilerin kendileri olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle herkesin, mimar olsun olmasın yaşadığı çevreyi algılama, sorgulama ve yorumlama becerisi kazanması önem taşımaktadır. Bu süreç mimarlığın ne olduğunu düşünmekle başlayabilir…”
Başta mimarlık eğitimine yeni başlayan gençler olmak üzere “mimarlık nedir?” sorusuna yanıt arayan herkes için bir başucu kitabı… Mimarlık Düşünmek Düşlemek, Sema Soygeniş'in uygulama ve akademik deneyimlerinin bir kesiti olarak, başta mimarlık eğitimine yeni başlamış veya başlamayı düşünen gençler olmak üzere “mimarlığın ne olduğunu” anlamak isteyen herkese yönelik hazırlanmış bir kitap.
“Mimarlığı düşünebilmeyi başarabilmek özellikle mimar adaylarının eğitimleri boyunca ve sonrasında ulaşmayı hedefledikleri bir başlangıç olmalıdır. Barınma eylemini gerçekleştirmekle başlayan mimarlık, uygarlık tarihiyle bağlantılı olarak gelişmiş, günümüze ulaşmış ve yeni açılımlar ile devam etmektedir. Bu süreçte yapıyı, biçimi, onu oluşturan düşünsel boyutu anlamaya çalışmak, tartışmak, mimarlık eylemini gerçekleştiren mimarların ve onu yaşayan herkesin gündeminde kalması gereken bir konudur” diyen Sema Soygeniş, bu amaçla hazırladığı kitabında mimarlığın ana ilkeleri bağlamında mimarlık ve mimari mekân ile ilgili kavramları ayrıntılı ve anlaşılır bir dille irdeliyor.
“Mimarlık nedir?” sorusuna yanıt arayarak başlayan Mimarlık Düşünmek Düşlemek'te, bu soruya ışık tutabilecek mekân, geometri, biçim ve düzen, estetik, ışık, hareket, işlev, malzeme, strüktür ve bağlam gibi kavramlar seçilmiş örnekler üzerinden “mimarlık”la ilişkilendirilerek tartışılıyor ve yorumlanıyor. Kitapta, kavramsal açıklamaları bir ölçüde somutlaştırabilmek ve anlatılanların düşünsel ve görsel olarak daha iyi algılanabilmesi için çeşitli coğrafyalardan seçilmiş çok sayıda fotoğrafın yanı sıra mimari tasarımın düşünceden gerçeğe dönüşme sürecindeki çizim aşamalarına da yer veriliyor. Sema Soygeniş, kitabının da temelini oluşturan “mimarlığı düşünme” kavramının önemini şu sözlerle ifade ediyor: “Tüm dünyada özellikle yaşam ve kent kültürünün önemi farklı boyutlarda tartışılmaktadır. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Mimarların, kentsel tasarımcıların, kentlerin tasarımındaki katkılarının kısıtlılığına bakıldığında kentlere en fazla sahip çıkması gerekenlerin, kentlilerin kendileri olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle herkesin, mimar olsun olmasın yaşadığı çevreyi algılama, sorgulama ve yorumlama becerisi kazanması önem taşımaktadır. Bu süreç mimarlığın ne olduğunu düşünmekle başlayabilir…”