Türkiye'de Osmanlı İmparatorluğu hala büyük ölçüde tarih dışı, değişmeyen bir oluşum olarak görülüyor. Değişim ise, gerek Osmanlı gerekse günümüz tarihçilerince genellikle bir olumsuzluk olarak değerlendiriliyor. Osmanlı "klasik" dönemi esas alındığında, bundan sonrasına bir bozulma, çürüme ya da kimlik aşınması, taklitçilik olarak yaklaşılıyor. Tarihçiler hala büyük ölçüde klasik dönemin "ihtişamı"na övgü düzmekle son dönemin "izmihlal"ine dövünmek arasında sıkışmış bir zihinsel ortamda konularına yaklaşıyorlar; daha da kötüsü, konularıyla duygusal özdeşlik kurmaktan kendilerini alamıyorlar.
Rifa'at Ali Abou-El-Haj, kitapta bu yaklaşıma karşı çıkıyor. Osmanlı'ya yaklaşımlardaki bu ve benzeri sorunları soğukkanlı ve mesafeli bir tutumla eleştiriyor. Osmanlı toplum ve devletini yeniçağ modernleşmesi çerçevesinde, döneminin Avrupa devlet ve toplumlarıyla karşılaştırarak ele alıyor, 16.-18. yüzyıllarda yaşanan değişimin doğası üzerinde yoğunlaşıyor. Bunu yaparken, bir yandan da Batılı tarihçiler arasında yaygın olan "oryantalist" yaklaşımlarla hesaplaşıyor.
Türkiye'de Osmanlı İmparatorluğu hala büyük ölçüde tarih dışı, değişmeyen bir oluşum olarak görülüyor. Değişim ise, gerek Osmanlı gerekse günümüz tarihçilerince genellikle bir olumsuzluk olarak değerlendiriliyor. Osmanlı "klasik" dönemi esas alındığında, bundan sonrasına bir bozulma, çürüme ya da kimlik aşınması, taklitçilik olarak yaklaşılıyor. Tarihçiler hala büyük ölçüde klasik dönemin "ihtişamı"na övgü düzmekle son dönemin "izmihlal"ine dövünmek arasında sıkışmış bir zihinsel ortamda konularına yaklaşıyorlar; daha da kötüsü, konularıyla duygusal özdeşlik kurmaktan kendilerini alamıyorlar.
Rifa'at Ali Abou-El-Haj, kitapta bu yaklaşıma karşı çıkıyor. Osmanlı'ya yaklaşımlardaki bu ve benzeri sorunları soğukkanlı ve mesafeli bir tutumla eleştiriyor. Osmanlı toplum ve devletini yeniçağ modernleşmesi çerçevesinde, döneminin Avrupa devlet ve toplumlarıyla karşılaştırarak ele alıyor, 16.-18. yüzyıllarda yaşanan değişimin doğası üzerinde yoğunlaşıyor. Bunu yaparken, bir yandan da Batılı tarihçiler arasında yaygın olan "oryantalist" yaklaşımlarla hesaplaşıyor.