Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp Cumhuriyet kurulduğunda geleneksel sanatlar arasında toplumun geniş kesimlerinin canlı bir şekilde sürdürmeye devam ettiği belki de tek sanat müzikti. Gerek Batılılaşma karşısındaki direnci gerekse Osmanlı-Şark kimliğiyle özdeşleştirilmiş olması klasik Türk müziğini yeni Türk Devletinin doğrudan hedefi haline getirdi. Ne var ki, resmi kurumlarda dışlanan, devlet destekli basın kampanyaları aracılığıyla her fırsatta aşağılanan 1926'da eğitimi, 1934-36'da ise radyolarda icra edilmesi yasaklanan klasik Türk Müziği, tüm bu baskılara karşı varlığını sürdürdü, hatta toplumsal tabanını daha da genişletti. Bu çalışma klasik Türk müziği geleneğinin, ayakta kalmayı nasıl başardığının, Batıcı politikalar karşısında ne tip uyum ve direnç örüntüleri sergilediğini ve bunların sonucunda nasıl bir dönüşüm geçirdiğini incelemektedir.
Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp Cumhuriyet kurulduğunda geleneksel sanatlar arasında toplumun geniş kesimlerinin canlı bir şekilde sürdürmeye devam ettiği belki de tek sanat müzikti. Gerek Batılılaşma karşısındaki direnci gerekse Osmanlı-Şark kimliğiyle özdeşleştirilmiş olması klasik Türk müziğini yeni Türk Devletinin doğrudan hedefi haline getirdi. Ne var ki, resmi kurumlarda dışlanan, devlet destekli basın kampanyaları aracılığıyla her fırsatta aşağılanan 1926'da eğitimi, 1934-36'da ise radyolarda icra edilmesi yasaklanan klasik Türk Müziği, tüm bu baskılara karşı varlığını sürdürdü, hatta toplumsal tabanını daha da genişletti. Bu çalışma klasik Türk müziği geleneğinin, ayakta kalmayı nasıl başardığının, Batıcı politikalar karşısında ne tip uyum ve direnç örüntüleri sergilediğini ve bunların sonucunda nasıl bir dönüşüm geçirdiğini incelemektedir.