Güvenlik Çalışmaları Serisinin dokuzuncu kitabı, zaman zaman Türkiye içinde ve dışında tartışma konusu olan, Türkiye'nin 60 yılı aşan NATO üyeliği boyunca Transatlantik güvenliğe katkılarını ele almaktadır. Doç. Dr. Serhat Güvenç tarafından kaleme alınan çalışma, “katkı kavramını, NATO'nun zamana, mekana ve dolayısıyla bağlama göre değişen öncelikleri, stratejik konseptleri, tehdit algılamaları, üyelik komposizyonu, görev ve işlevleri ile coğrafi ilgi ve harekat alanları üzerinden tanımlayıp, ölçümleye çalışıyor.
Zamandizinsel kurgulanan çalışmada Türkiye'nin Transatlantik güvenliğe katkıları tartışılırken NATO içindeki Atlantikçi ve Avrupacı ayrışmadan kaynaklanan algı ve değerlendirme farkılıkları da ortaya konuyor. Ayrıca, zaman içinde evrilen güvenlik kavramı çerçevesinde üyelerden beklenen katkının nitelik ve nicelik olarak değiştiği gözönüne alınarak, Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde coğrafi konumu ve silah altında tututtuğu asker sayısı ile ifade edilen katkısının, gelinen noktada kolektif güvenlik harekatları çerçevesinde denizaşırı sorumluluklar üstlenen bir üyeye dönüşmesi de irdeleniyor. Son olarak, Soğuk Savaş'ın ardından güvenliğin sert-yumuşak güvenlik şeklinde ayrımı sonucu, gücün de sert-yumuşak güç şeklinde ayrılması sonucunda, Türkiye'nin 21. Yüzyılda her iki güvenlik ve güç anlayışı bağlamında katkı sağlayabilen bir NATO üyesine dönüşümü ele alınıyor.
Güvenlik Çalışmaları Serisinin dokuzuncu kitabı, zaman zaman Türkiye içinde ve dışında tartışma konusu olan, Türkiye'nin 60 yılı aşan NATO üyeliği boyunca Transatlantik güvenliğe katkılarını ele almaktadır. Doç. Dr. Serhat Güvenç tarafından kaleme alınan çalışma, “katkı kavramını, NATO'nun zamana, mekana ve dolayısıyla bağlama göre değişen öncelikleri, stratejik konseptleri, tehdit algılamaları, üyelik komposizyonu, görev ve işlevleri ile coğrafi ilgi ve harekat alanları üzerinden tanımlayıp, ölçümleye çalışıyor.
Zamandizinsel kurgulanan çalışmada Türkiye'nin Transatlantik güvenliğe katkıları tartışılırken NATO içindeki Atlantikçi ve Avrupacı ayrışmadan kaynaklanan algı ve değerlendirme farkılıkları da ortaya konuyor. Ayrıca, zaman içinde evrilen güvenlik kavramı çerçevesinde üyelerden beklenen katkının nitelik ve nicelik olarak değiştiği gözönüne alınarak, Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde coğrafi konumu ve silah altında tututtuğu asker sayısı ile ifade edilen katkısının, gelinen noktada kolektif güvenlik harekatları çerçevesinde denizaşırı sorumluluklar üstlenen bir üyeye dönüşmesi de irdeleniyor. Son olarak, Soğuk Savaş'ın ardından güvenliğin sert-yumuşak güvenlik şeklinde ayrımı sonucu, gücün de sert-yumuşak güç şeklinde ayrılması sonucunda, Türkiye'nin 21. Yüzyılda her iki güvenlik ve güç anlayışı bağlamında katkı sağlayabilen bir NATO üyesine dönüşümü ele alınıyor.