Nefs-i İstanbul Suriçi'nde Kayıp Zamanlar

Stok Kodu:
9786055161729
Boyut:
13.00x21.00
Sayfa Sayısı:
320
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9786055161729
401191
Nefs-i İstanbul
Nefs-i İstanbul Suriçi'nde Kayıp Zamanlar
69.90

Bu bir İstanbul masalıdır…
Fatih denince aklıma Renk, Zevk, Aysu Sinemaları, Fatih Halkevi, İstanbul İhtisas Güreş Kulübü, yazlık Madalyon, Lüks sinemaları gelir, Vatan Caddesi lunapark ve çay bahçeleri, Vefa Stadı, Karagümrük Spor, Edirnekapı Surları ve Sulukule gelir. Renk sineması düğün salonu oldu, Aysu Sineması yıkıldı, yerine bir apartman yapıldı, Zevk, Lüks, Madalyon sinemaları oto park oldu. Lunaparkın yerinde kocaman bir Migros yer alıyor. Gül Ağacı Çay Bahçesi Historia AVM oldu, Karagümrük Spor 1. Lig’den 3. Lig’e indi, Vefa Stadı’nın ismi değişti Karagümrük Arena oldu, Edirnekapı Surlarının bir bölümü yıkıldı, yol oldu. Sulukule ise tamamen yıkılarak tarih oldu.
Bir zamanlar İstanbul dendiğinde akla Suriçi gelirdi. Suriçi’ndeki tarihi semtlerde yüzyıllara dayanan kozmopolit bir yaşam ve mahalle kültürü hâkimdi. İstanbul’un fethinden itibaren Rum ve Yahudi cemaati Haliç kıyılarında, Ermeni cemaati ise Marmara kıyılarında ağırlıklı olarak yaşamışlardı. Bu kültürel farklılık ve çeşitlilik kentli değerlere sahip bir İstanbul Kültürü ve İstanbullu Kimliği yaratmıştı. Şehrin sokaklarında Türk-çenin yanı sıra Ermenice, Rumca ve Ladino denilen Yahudi İspanyolcası konuşulur, kimse bu dilleri ve dinleri yadırgamazdı. Çünkü onlar bu kentin yerlileriydi, öteki değillerdi. 1960’lı yıllara kadar Suriçi’nde varlığını sürdüren bu kozmopolit yaşam kültürü, Bizans’tan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan da Cumhuriyet’e miras kalan bir kültürel sürekliliğin eseriydi.
1960’lı yılların ortalarından itibaren bu kozmopolit yaşam değişmeye başlamıştı. Kıbrıs olaylarının alevlendiği o yıllarda İstanbul’un kadim gayrimüslim cemaatleri mahallelerini, İstanbul’u terk ederken (ettiri-lirken), Anadolu’dan hızla bir göç akmaya başlamıştı. Bu göçler gayrimüslimlerden boşalan semtleri doldurur-ken, diğer tarihi semtler gibi benim semtim Fatih de bu göçten nasibini alarak değişmeye başlamıştı.
Şehirli kültürün hâkim olduğu Fatih’te modern mağazalar, pastaneler, sinemalar, muhallebiciler yer alırdı, mini etekli kızlar sokaklarında rahatça dolaşır, uzun saçlı, İspanyol paça pantolonlu, balta favorili gençler Fevzipaşa Caddesi’nde piyasa yapardı. Bunlar artık birer anı olarak kaldı.
…Ve benim kuşağım İstanbul’daki bu kozmopolit kültürün ve mahalle yaşamının son tanıklarıydı.

Bu bir İstanbul masalıdır…
Fatih denince aklıma Renk, Zevk, Aysu Sinemaları, Fatih Halkevi, İstanbul İhtisas Güreş Kulübü, yazlık Madalyon, Lüks sinemaları gelir, Vatan Caddesi lunapark ve çay bahçeleri, Vefa Stadı, Karagümrük Spor, Edirnekapı Surları ve Sulukule gelir. Renk sineması düğün salonu oldu, Aysu Sineması yıkıldı, yerine bir apartman yapıldı, Zevk, Lüks, Madalyon sinemaları oto park oldu. Lunaparkın yerinde kocaman bir Migros yer alıyor. Gül Ağacı Çay Bahçesi Historia AVM oldu, Karagümrük Spor 1. Lig’den 3. Lig’e indi, Vefa Stadı’nın ismi değişti Karagümrük Arena oldu, Edirnekapı Surlarının bir bölümü yıkıldı, yol oldu. Sulukule ise tamamen yıkılarak tarih oldu.
Bir zamanlar İstanbul dendiğinde akla Suriçi gelirdi. Suriçi’ndeki tarihi semtlerde yüzyıllara dayanan kozmopolit bir yaşam ve mahalle kültürü hâkimdi. İstanbul’un fethinden itibaren Rum ve Yahudi cemaati Haliç kıyılarında, Ermeni cemaati ise Marmara kıyılarında ağırlıklı olarak yaşamışlardı. Bu kültürel farklılık ve çeşitlilik kentli değerlere sahip bir İstanbul Kültürü ve İstanbullu Kimliği yaratmıştı. Şehrin sokaklarında Türk-çenin yanı sıra Ermenice, Rumca ve Ladino denilen Yahudi İspanyolcası konuşulur, kimse bu dilleri ve dinleri yadırgamazdı. Çünkü onlar bu kentin yerlileriydi, öteki değillerdi. 1960’lı yıllara kadar Suriçi’nde varlığını sürdüren bu kozmopolit yaşam kültürü, Bizans’tan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan da Cumhuriyet’e miras kalan bir kültürel sürekliliğin eseriydi.
1960’lı yılların ortalarından itibaren bu kozmopolit yaşam değişmeye başlamıştı. Kıbrıs olaylarının alevlendiği o yıllarda İstanbul’un kadim gayrimüslim cemaatleri mahallelerini, İstanbul’u terk ederken (ettiri-lirken), Anadolu’dan hızla bir göç akmaya başlamıştı. Bu göçler gayrimüslimlerden boşalan semtleri doldurur-ken, diğer tarihi semtler gibi benim semtim Fatih de bu göçten nasibini alarak değişmeye başlamıştı.
Şehirli kültürün hâkim olduğu Fatih’te modern mağazalar, pastaneler, sinemalar, muhallebiciler yer alırdı, mini etekli kızlar sokaklarında rahatça dolaşır, uzun saçlı, İspanyol paça pantolonlu, balta favorili gençler Fevzipaşa Caddesi’nde piyasa yapardı. Bunlar artık birer anı olarak kaldı.
…Ve benim kuşağım İstanbul’daki bu kozmopolit kültürün ve mahalle yaşamının son tanıklarıydı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat