Neredeyse yüz yıldır diğer tüm şehirlerin yüksekliğine öykündüğü bir şehir New York.
Bunların pek çoğu artık yükseldi; sokakları insansız çehrelere, hemşerilerinin uyumadığı evleri otellere, esnafının anıları hediyelik eşyalara, tüm şehir devasa bir turistik mekana, sıradan bir kent seviyesine düştü.
New York ise giderek anlatılır oldu; sadece galerileri, sergileri, tiyatroları, müzikholleriyle değil barları, lokantaları, şarküterileri, apartmanları, sokakları ve sigara dükkanlarıyla; hatta komşularının ve müşterilerinin arabaları çekilmesin diye park otomatlarına para atan ya da uzaya gömülmek isteyen insanlarıyla kıpır kıpır bir şehir yaşamın sayfalara döküldüğü bir öyküye dönüştü.
New York'un artık şarkıları gibi öyküleri de var ama bir de öykülere tanıklık edenleri. Tanju Akerson da bu tanıklardan biri. Bu kitapla yaşamının bir bölümünden damıttığı insan manzaralarıyla anlatıyor New York'u.
Gökdelenlerin gölgesinde kalan her şeyin siyah beyaz bir fotoğraf karesine döndüğü New York'un rengarenk simalarını, cıvıl cıvıl öykülerini, uzak ama sıcak bir kültürü anlatıyor; hiç tanımadıklarınla dost olabilmenin sihrini gösterirken bir şehirde yalnız kalınamayacağını fısıldıyor.
Neredeyse yüz yıldır diğer tüm şehirlerin yüksekliğine öykündüğü bir şehir New York.
Bunların pek çoğu artık yükseldi; sokakları insansız çehrelere, hemşerilerinin uyumadığı evleri otellere, esnafının anıları hediyelik eşyalara, tüm şehir devasa bir turistik mekana, sıradan bir kent seviyesine düştü.
New York ise giderek anlatılır oldu; sadece galerileri, sergileri, tiyatroları, müzikholleriyle değil barları, lokantaları, şarküterileri, apartmanları, sokakları ve sigara dükkanlarıyla; hatta komşularının ve müşterilerinin arabaları çekilmesin diye park otomatlarına para atan ya da uzaya gömülmek isteyen insanlarıyla kıpır kıpır bir şehir yaşamın sayfalara döküldüğü bir öyküye dönüştü.
New York'un artık şarkıları gibi öyküleri de var ama bir de öykülere tanıklık edenleri. Tanju Akerson da bu tanıklardan biri. Bu kitapla yaşamının bir bölümünden damıttığı insan manzaralarıyla anlatıyor New York'u.
Gökdelenlerin gölgesinde kalan her şeyin siyah beyaz bir fotoğraf karesine döndüğü New York'un rengarenk simalarını, cıvıl cıvıl öykülerini, uzak ama sıcak bir kültürü anlatıyor; hiç tanımadıklarınla dost olabilmenin sihrini gösterirken bir şehirde yalnız kalınamayacağını fısıldıyor.