Yaşamsal varoluşun ve toplumsal zenginliğin biricik kaynağı olarak doğa, bu niteliğiyle, insanın kesip atamayacağı, yok sayamayacağı inorganik bedenidir. İnsan bu zorunlu ve ebedi bağımlılığıyla, doğanın ayrılmaz bir parçasıdır. Toplumsal evrim ile doğal evrim arasında, bu nedenle zorunlu bir bağ bulunur.
Ekolojik sorunların ekolojik bir krize dönüşmesinin temelinde, insanın özgürlük arayışının kapitalizme karşılık gelen tarihsel evresinde, bu bağın unutulması yatar. Ya bundan böyle insan, kendi tarihini doğanın tarihinden ayırmayacak! Ya da tarih yazımının kendisi son bulacak!
Ya en büyük üretici güç olarak insan, doğanın ve kendisinin birlikte-sürdürülebilir evrimini güvence altına alacak, bunun için yeni ve daha ileri bir uygarlığın önündeki setleri toplumsal bir devrimle havaya uçuracak! Ya da doğanın mucizesi, bildiğimiz canlı yaşam, bütünüyle sermayenin sonsuz birikim girdabına kapılıp yok olacak!
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz! Ya dünyamıza inecek ölüm!
Yaşamsal varoluşun ve toplumsal zenginliğin biricik kaynağı olarak doğa, bu niteliğiyle, insanın kesip atamayacağı, yok sayamayacağı inorganik bedenidir. İnsan bu zorunlu ve ebedi bağımlılığıyla, doğanın ayrılmaz bir parçasıdır. Toplumsal evrim ile doğal evrim arasında, bu nedenle zorunlu bir bağ bulunur.
Ekolojik sorunların ekolojik bir krize dönüşmesinin temelinde, insanın özgürlük arayışının kapitalizme karşılık gelen tarihsel evresinde, bu bağın unutulması yatar. Ya bundan böyle insan, kendi tarihini doğanın tarihinden ayırmayacak! Ya da tarih yazımının kendisi son bulacak!
Ya en büyük üretici güç olarak insan, doğanın ve kendisinin birlikte-sürdürülebilir evrimini güvence altına alacak, bunun için yeni ve daha ileri bir uygarlığın önündeki setleri toplumsal bir devrimle havaya uçuracak! Ya da doğanın mucizesi, bildiğimiz canlı yaşam, bütünüyle sermayenin sonsuz birikim girdabına kapılıp yok olacak!
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz! Ya dünyamıza inecek ölüm!