Dört bedeni korkuyla telaşla söndürmeye çalıştılar. Ve dördünü yan yana yatırdılar. Telaşlı, gözleri ağlamaklı tutukluların arasından bir tutuklu Yerde yatan Ferhat Kurtay'ın yanına yanaştı. Bu 23 yaşlarında, orta boylu yakışıklı bir gençti. Üzerinde lacivert renkli bir eşofman vardı. Ferhat'ın hemşerisi ve dert ortağıydı. Ferhat'a doğru eğilerek Kürtçe: "Mamoste min, tiştekî beje!" (Hocam, bir şeyler söyle!) dedi. Ferhat hemen dert ortağını sesinden tanıdı. Kenetlenmiş dişleri arasından, tıslar gibi bir sesle "wî strane beje" (o türküyü söyle) dedi. (...)
Dört bedeni korkuyla telaşla söndürmeye çalıştılar. Ve dördünü yan yana yatırdılar. Telaşlı, gözleri ağlamaklı tutukluların arasından bir tutuklu Yerde yatan Ferhat Kurtay'ın yanına yanaştı. Bu 23 yaşlarında, orta boylu yakışıklı bir gençti. Üzerinde lacivert renkli bir eşofman vardı. Ferhat'ın hemşerisi ve dert ortağıydı. Ferhat'a doğru eğilerek Kürtçe: "Mamoste min, tiştekî beje!" (Hocam, bir şeyler söyle!) dedi. Ferhat hemen dert ortağını sesinden tanıdı. Kenetlenmiş dişleri arasından, tıslar gibi bir sesle "wî strane beje" (o türküyü söyle) dedi. (...)