"...Okurken, Homeros'un dünyasının her şeyden önce aristokratik bir dünya olduğunu görüyorsunuz; Shakespeare'deki gibi; Tolstoy'un o ünlü eseri "Savaş ve Barış "taki gibi. Hiç görülmemiş bir konukseverlik anlayışıyla karşılaşıyorsunuz mesela. Tanrılar, o döneme değin alışılagelmiş tanrı betimlemesinden çok daha farklı bir kimlikte. tanrıdan çok birer insanmışçasına dikiliyorlar karşınıza. Neredeyse sırf savaşçıların, kralların dünyasına sürükleniyorsunuz ve servetin, hünerin, itibarın dışında, görebileceğiniz sadece birkaç şey kalıyor geriye. Resmedilen dünya kadınların ya da çocukların değil, baştan sona erkeklerin dünyası ayrıca; tutsaklarıyla, köleleriyle tam bir savaş dünyası. Sözü geçer, hatırı sayılır liderlerin, büyük ev reislerinin dünyası. Moses I. Finley bu dünyayı baştan sona, üstelik dupduru bir tarzda resmediyor size..."
"...Okurken, Homeros'un dünyasının her şeyden önce aristokratik bir dünya olduğunu görüyorsunuz; Shakespeare'deki gibi; Tolstoy'un o ünlü eseri "Savaş ve Barış "taki gibi. Hiç görülmemiş bir konukseverlik anlayışıyla karşılaşıyorsunuz mesela. Tanrılar, o döneme değin alışılagelmiş tanrı betimlemesinden çok daha farklı bir kimlikte. tanrıdan çok birer insanmışçasına dikiliyorlar karşınıza. Neredeyse sırf savaşçıların, kralların dünyasına sürükleniyorsunuz ve servetin, hünerin, itibarın dışında, görebileceğiniz sadece birkaç şey kalıyor geriye. Resmedilen dünya kadınların ya da çocukların değil, baştan sona erkeklerin dünyası ayrıca; tutsaklarıyla, köleleriyle tam bir savaş dünyası. Sözü geçer, hatırı sayılır liderlerin, büyük ev reislerinin dünyası. Moses I. Finley bu dünyayı baştan sona, üstelik dupduru bir tarzda resmediyor size..."