"…Birden koşarak meydana gelen Asile'yi gördüler. Asile aynı hızla açıklığın çevresinde iki tur attı. Kadınların dikkatlerini çekti… Etkinliğine sihirli bir hava katma amacıyla döndü döndü, sonra elindeki su dolu pet şişeyi başından aşağı boca etti. "Ey bulutlar toplanın, birikin, köyün üstüne düşün, boşalın, sağılın," diye bağırırken göğsünde ıslanan taşı havaya tutuyordu."
Asile'yi ilk kez, bulutlara seslenip yağmur yağdırdığı gün görmüştü. Daha sonra evi yanarken alevler arasında hayali, dizlerine vurarak, sarsıla ağlarken çıkmıştı karşısına. Şimdi de ölmüş kadın rüyalarına girmekteydi.
"Gününü kararttığını biliyorum. Yalnızlığın batağında boğulma… Seni bekliyorum. Yanıma gel. Ormana gel. Kurtuluşun burada,' diye onu yanına çağırmıştı."
Sonunda kimsenin girmeye cesaret edemediği orman, ötelenmişliğinden kurtulmanın bir sığınağı olmuştu.
"Oysa şimdi umut, aç canavarların sivri dişlerinde kararmış, kurumuştu. Kolları, bacakları zangırdıyordu. Başına koca bir kayanın düştüğünü gören kişinin yaşamla ölüm arasında duyduğu anlık dehşet Payice'nin tüm bedeninde süregitmekteydi."
Ormanda yaşam zordu. Üstelik rüyalarına giren kadın bu sefer ona başka bir yoldan yine görünmeye başlamıştı.
"Yerden almaya davrandığı yansıtıcıya yandan bakmış olacak, içinde kendini değil ormanın derinliğini gördü. Uzayıp giden koyu kuzluğu. Bir yüz yine belirip kayboldu. Çabuk geçmiş olsa da onu tanıdı."
Kış bitip mevsim bahara döndüğünde ormanın büyük sırrını öğrenmişti. Sırrı korumalıydı ve bu hiç de kolay olmayacaktı…
"…Birden koşarak meydana gelen Asile'yi gördüler. Asile aynı hızla açıklığın çevresinde iki tur attı. Kadınların dikkatlerini çekti… Etkinliğine sihirli bir hava katma amacıyla döndü döndü, sonra elindeki su dolu pet şişeyi başından aşağı boca etti. "Ey bulutlar toplanın, birikin, köyün üstüne düşün, boşalın, sağılın," diye bağırırken göğsünde ıslanan taşı havaya tutuyordu."
Asile'yi ilk kez, bulutlara seslenip yağmur yağdırdığı gün görmüştü. Daha sonra evi yanarken alevler arasında hayali, dizlerine vurarak, sarsıla ağlarken çıkmıştı karşısına. Şimdi de ölmüş kadın rüyalarına girmekteydi.
"Gününü kararttığını biliyorum. Yalnızlığın batağında boğulma… Seni bekliyorum. Yanıma gel. Ormana gel. Kurtuluşun burada,' diye onu yanına çağırmıştı."
Sonunda kimsenin girmeye cesaret edemediği orman, ötelenmişliğinden kurtulmanın bir sığınağı olmuştu.
"Oysa şimdi umut, aç canavarların sivri dişlerinde kararmış, kurumuştu. Kolları, bacakları zangırdıyordu. Başına koca bir kayanın düştüğünü gören kişinin yaşamla ölüm arasında duyduğu anlık dehşet Payice'nin tüm bedeninde süregitmekteydi."
Ormanda yaşam zordu. Üstelik rüyalarına giren kadın bu sefer ona başka bir yoldan yine görünmeye başlamıştı.
"Yerden almaya davrandığı yansıtıcıya yandan bakmış olacak, içinde kendini değil ormanın derinliğini gördü. Uzayıp giden koyu kuzluğu. Bir yüz yine belirip kayboldu. Çabuk geçmiş olsa da onu tanıdı."
Kış bitip mevsim bahara döndüğünde ormanın büyük sırrını öğrenmişti. Sırrı korumalıydı ve bu hiç de kolay olmayacaktı…