Ölüm ve Zaman

Stok Kodu:
9789755394831
Boyut:
13.00x19.50
Sayfa Sayısı:
160
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2014-03
Çeviren:
Nami Başer
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9789755394831
390819
Ölüm ve Zaman
Ölüm ve Zaman
12.00

Çağdaş fenomenolojiye etik alanından yaptığı katkıyla öne çıkan Emmanuel Lévinas'ın 1975-76 akademik yılında verdiği derslerden oluşan Ölüm ve Zaman'da, felsefe tarihinin Aristoteles, Platon, Kant, Hegel, Bergson gibi figürlerini okumasına ve özellikle Heidegger'in Varlık ve Zaman adlı eseriyle bir hesaplaşmasına tanık oluyoruz. Heidegger bir yandan saatlerin ölçtüğü varsayılan nesnel bir zaman anlayışına karşı getirdiği eleştirilerle, Bergson'un süre kavramında olduğu gibi, varoluşun kendine özgü zamansallığını ölümlülük koşulumuzla yakın ilişkisi içinde ele almış olmasıyla takdir edilirken, öte yandan da Dasein (orada olan) çözümlemelerinde temel varlıkbilim tasarısı içinde kaldığı için eleştirilir. Ölümün insani varoluşun “en kendine has olasılığı” olarak görülmesi düşüncesi, ölüme yazgılı olmanın daha baştan bir kesinlik olarak bilinmesi, ölümün yol açtığı yokluğun daha baştan ve daima varoluşun kendine özgü zamansallığını kaygı biçiminde kurması şeklindeki Heidegger düşüncesi burada enine boyuna tartışılır. Heidegger ölümü, “ben”in ölümünden itibaren “kendi ölümüm” olarak betimlemekte, “ötekinin ölümü”nü özgün olmayan bir deneyim olarak ikincil duruma getirmektedir. Lévinas ise ölümün yol açmış olabileceği kaygı biçimini, her ne kadar deneyimin terimlerine dirense de, esas olarak “ötekinin ölümü”nden türetmeye girişir. Öteki'yle ilişkim, onun ölümü karşısındaki sorumluluğum ve onun yokluğunun ortaya çıkardığı soru, “yanıt yokluğu”, benim varlığa tutunma gayretimi (conatus) daha baştan tehdit eden “kendi ölümüm”ün olasılığından duygulanım açısından daha güçlü ve ondan daha önseldir. Öteki'yle ilişkim, asla “özdeş” olanın terimlerine (Aynı'nın Ötekisine) indirgenemeyecek, dolayısıyla bilmeye ve bilincin yönelimsel edimlerine direnen, asla bir eşzamansallıkta bir araya toplanamayacaktır; zamanın sonsuz olanla bir ilişki olduğu benim kendi ardışık zamansallığımdır. Lévinas'ta varlıkbilimin terimleriyle bir varlıkolmayan olarak bile belirlenemeyerek bilmece niteliğini koruyan ölümden ve de artık kronolojik bir dizi içinde anların art arda gelmesinden ibaret olarak tasarlanamayacak yeni bir zaman düşüncesinden itibaren asla ödeşmiş olamayacağım bir sorumluluk doğar. Burada artık sonsuzluk düşüncesi varlıkbilimsel veya teolojik bir içerik kazanmış, temsil edilebilir bir ebediyet veya bir “öte dünya” tasarımı değildir; belki sadece bir ayrılma ve elveda (adieu) biçimine sahiptir.Tzvetan Todorov

Çağdaş fenomenolojiye etik alanından yaptığı katkıyla öne çıkan Emmanuel Lévinas'ın 1975-76 akademik yılında verdiği derslerden oluşan Ölüm ve Zaman'da, felsefe tarihinin Aristoteles, Platon, Kant, Hegel, Bergson gibi figürlerini okumasına ve özellikle Heidegger'in Varlık ve Zaman adlı eseriyle bir hesaplaşmasına tanık oluyoruz. Heidegger bir yandan saatlerin ölçtüğü varsayılan nesnel bir zaman anlayışına karşı getirdiği eleştirilerle, Bergson'un süre kavramında olduğu gibi, varoluşun kendine özgü zamansallığını ölümlülük koşulumuzla yakın ilişkisi içinde ele almış olmasıyla takdir edilirken, öte yandan da Dasein (orada olan) çözümlemelerinde temel varlıkbilim tasarısı içinde kaldığı için eleştirilir. Ölümün insani varoluşun “en kendine has olasılığı” olarak görülmesi düşüncesi, ölüme yazgılı olmanın daha baştan bir kesinlik olarak bilinmesi, ölümün yol açtığı yokluğun daha baştan ve daima varoluşun kendine özgü zamansallığını kaygı biçiminde kurması şeklindeki Heidegger düşüncesi burada enine boyuna tartışılır. Heidegger ölümü, “ben”in ölümünden itibaren “kendi ölümüm” olarak betimlemekte, “ötekinin ölümü”nü özgün olmayan bir deneyim olarak ikincil duruma getirmektedir. Lévinas ise ölümün yol açmış olabileceği kaygı biçimini, her ne kadar deneyimin terimlerine dirense de, esas olarak “ötekinin ölümü”nden türetmeye girişir. Öteki'yle ilişkim, onun ölümü karşısındaki sorumluluğum ve onun yokluğunun ortaya çıkardığı soru, “yanıt yokluğu”, benim varlığa tutunma gayretimi (conatus) daha baştan tehdit eden “kendi ölümüm”ün olasılığından duygulanım açısından daha güçlü ve ondan daha önseldir. Öteki'yle ilişkim, asla “özdeş” olanın terimlerine (Aynı'nın Ötekisine) indirgenemeyecek, dolayısıyla bilmeye ve bilincin yönelimsel edimlerine direnen, asla bir eşzamansallıkta bir araya toplanamayacaktır; zamanın sonsuz olanla bir ilişki olduğu benim kendi ardışık zamansallığımdır. Lévinas'ta varlıkbilimin terimleriyle bir varlıkolmayan olarak bile belirlenemeyerek bilmece niteliğini koruyan ölümden ve de artık kronolojik bir dizi içinde anların art arda gelmesinden ibaret olarak tasarlanamayacak yeni bir zaman düşüncesinden itibaren asla ödeşmiş olamayacağım bir sorumluluk doğar. Burada artık sonsuzluk düşüncesi varlıkbilimsel veya teolojik bir içerik kazanmış, temsil edilebilir bir ebediyet veya bir “öte dünya” tasarımı değildir; belki sadece bir ayrılma ve elveda (adieu) biçimine sahiptir.Tzvetan Todorov

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat