“Millet ve ordusu arasındaki bağ retoriği iyice yaygınlaştı ve hem siviller hem de ordu mensuplarınca bolca kullanıldı. Ordu ve millet arasındaki bu organik ilişki teorisinin merkezinde, sanayileşmiş ülkeler arasında gelecekte çıkması muhtemel savaşın zorluklarına göğüs gerebilmek için ‘silahlı uluslar’ yaratma ihtiyacının altını çizen yazarların etkisi duruyordu. (…) Dönemin sosyal Darwinist teorilerinden güçlü bir şekilde etkilenen ve iki savaş arası dönemde topyekûn askeri hazırlığın habercisi olan bu teoriler, Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu gibi devletlerde kabul gördü. (…) Bu durum savaştan sonra iyice şiddetlendi.”
Almanya ile Türkiye’nin kaderi Birinci Dünya Savaşı sırasında birbirine bağlanmış, askerî ittifak 1918’de ortak mağlubiyeti getirmiştir. Süreç Almanya için yıkıcı bir antlaşma, Türkiye için bir “başarı hikâyesiyle” sonuçlansa da iki ülke savaşın ardından alt üst edici değişimlerden geçtiler. İkisi de kendisini, başlıca temsilcileri İngiltere ve Fransa olan yeni emperyalist düzenin mağdurları olarak görüyorlardı. İki ülkede de, buna reaksiyonla güçlenen milliyetçilikle beraber, radikal bir militarizm gelişti.
Tarihçi Emre Sencer, elbette köklü farklılıklara sahip olsalar da, bu çerçevede anlamlı bir mukayese imkânı sunan 1930’lar Almanyası ve Türkiyesi’nde, askerî kültürün baskın etkisini inceliyor. Orduya-subaylara özgü bakış açısının, iki savaş arası dönemde tümüyle siyasetin ve kültürün biçimlenmesinde oynadığı rolü görüyoruz.
“Millet ve ordusu arasındaki bağ retoriği iyice yaygınlaştı ve hem siviller hem de ordu mensuplarınca bolca kullanıldı. Ordu ve millet arasındaki bu organik ilişki teorisinin merkezinde, sanayileşmiş ülkeler arasında gelecekte çıkması muhtemel savaşın zorluklarına göğüs gerebilmek için ‘silahlı uluslar’ yaratma ihtiyacının altını çizen yazarların etkisi duruyordu. (…) Dönemin sosyal Darwinist teorilerinden güçlü bir şekilde etkilenen ve iki savaş arası dönemde topyekûn askeri hazırlığın habercisi olan bu teoriler, Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu gibi devletlerde kabul gördü. (…) Bu durum savaştan sonra iyice şiddetlendi.”
Almanya ile Türkiye’nin kaderi Birinci Dünya Savaşı sırasında birbirine bağlanmış, askerî ittifak 1918’de ortak mağlubiyeti getirmiştir. Süreç Almanya için yıkıcı bir antlaşma, Türkiye için bir “başarı hikâyesiyle” sonuçlansa da iki ülke savaşın ardından alt üst edici değişimlerden geçtiler. İkisi de kendisini, başlıca temsilcileri İngiltere ve Fransa olan yeni emperyalist düzenin mağdurları olarak görüyorlardı. İki ülkede de, buna reaksiyonla güçlenen milliyetçilikle beraber, radikal bir militarizm gelişti.
Tarihçi Emre Sencer, elbette köklü farklılıklara sahip olsalar da, bu çerçevede anlamlı bir mukayese imkânı sunan 1930’lar Almanyası ve Türkiyesi’nde, askerî kültürün baskın etkisini inceliyor. Orduya-subaylara özgü bakış açısının, iki savaş arası dönemde tümüyle siyasetin ve kültürün biçimlenmesinde oynadığı rolü görüyoruz.