Kurban Said adı, 1969 yılından itibaren bütün dünyada bir fenomen oldu. Dillerde; hemen hemen her dile çevrilmiş “Ali ve Nino” adındaki küçücük bir roman, yürek yakıcı bir aşk hikayesi ve ondan daha ilginci ise hiç kimsenin tanımadığı, hakkında pek fazla bilgi olmayan gizemli bir yazar, “Kurban Said” vardı.
Edebiyat çevrelerinde Kurban Said ismi üzerinde yapılan tartışmalar, ortaya atılan iddialar, şüpheler, bir başka ismi daha ön plana çıkardı: Esad Bey! İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa'nın en ünlü yazarları arasında sayılan Esad Bey'le Kurban Said arasındaki ilişki neydi?
İkisi aynı kişi miydiler?
Peki, Lev Nussimbaum kimdi?
Pulitzer ödüllü yazar Tom Reiss, bütün bu sorulara cevap bulmak için Amerika'da, Almanya'da, Azerbaycan'da uzun araştırmalar yaptı ve yine büyük tartışmalar yaratan “Oryantalist” isimli eserini yazdı.
Orhan Aras, elinizdeki eserle Kurban Said hakkında yapılan tartışmalar ve iddialara yeni bir boyut kazandırıyor.
Esat Bey ile Orhan Aras Aynı Kaynaktan...
“Gürcistan'nın kraliçesi Tamara, Tiflis'in yakınlarında bir şato yaptırır ve gecelerini o şatoda geçirmeye başlar. Tabii her gece yanına bir sevgili almadan uyumaz. Yalnız, kraliçeye sahip olan o şanslı her sevgilinin sabah şafağıyla birlikte ömrünü sevgili Kraliçesi Tamara'ya kurban etmek zorunda kalması hüzünlü bir hikayedir.
Kraliçe Tamara'nın âşıklarından sadece bir tanesi o geceden sonra canını kurtarmayı başarır; o da günümüzden sekiz yüz yıl önce yaşamış, Gürcistan'ın ünlü şairi Şota Rustaveli'dir. Rusteveli'nin ünlü eseri “Kaplan Kürklü Şovalye” günümüzde hâlâ okunmaya devam etmektedir.”
Bir makalesine böyle girmiş Esat Bey. O, efsaneyi, masalı, destanı, unutulup gitmiş tarihî olayları, halk ve dünya kültürünü yazılarına, hikaye ve romanlarına öyle bir yedirir ki; dili şırıl şırıl çağlayan dupduru bir ırmağa dönüşür. Okur, o ırmağa kapılmaktan kendini kurtaramaz. Orhan Aras da Esat Bey damarından kaynayıp gelen, aynı mayadan bir yazarımız: Onun dili de insanı sarıp sarmalayan, yazdıklarıyla koca bir dünya kültürüne kapı aralayan... On Tamara da olsa yanından canlı çıkacak, yazdıklarını Rustaveli gibi geleceğe coşkuyla taşıyacak olan... Üstüne sis perdesi çökmüş büyük bir yazarı iğneyle kuyu kazar gibi ortaya çıkarıp coşkuyla bize sunduğu için kutluyorum Orhan Aras'ı.
- Yücel Feyzioğlu
Kurban Said adı, 1969 yılından itibaren bütün dünyada bir fenomen oldu. Dillerde; hemen hemen her dile çevrilmiş “Ali ve Nino” adındaki küçücük bir roman, yürek yakıcı bir aşk hikayesi ve ondan daha ilginci ise hiç kimsenin tanımadığı, hakkında pek fazla bilgi olmayan gizemli bir yazar, “Kurban Said” vardı.
Edebiyat çevrelerinde Kurban Said ismi üzerinde yapılan tartışmalar, ortaya atılan iddialar, şüpheler, bir başka ismi daha ön plana çıkardı: Esad Bey! İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa'nın en ünlü yazarları arasında sayılan Esad Bey'le Kurban Said arasındaki ilişki neydi?
İkisi aynı kişi miydiler?
Peki, Lev Nussimbaum kimdi?
Pulitzer ödüllü yazar Tom Reiss, bütün bu sorulara cevap bulmak için Amerika'da, Almanya'da, Azerbaycan'da uzun araştırmalar yaptı ve yine büyük tartışmalar yaratan “Oryantalist” isimli eserini yazdı.
Orhan Aras, elinizdeki eserle Kurban Said hakkında yapılan tartışmalar ve iddialara yeni bir boyut kazandırıyor.
Esat Bey ile Orhan Aras Aynı Kaynaktan...
“Gürcistan'nın kraliçesi Tamara, Tiflis'in yakınlarında bir şato yaptırır ve gecelerini o şatoda geçirmeye başlar. Tabii her gece yanına bir sevgili almadan uyumaz. Yalnız, kraliçeye sahip olan o şanslı her sevgilinin sabah şafağıyla birlikte ömrünü sevgili Kraliçesi Tamara'ya kurban etmek zorunda kalması hüzünlü bir hikayedir.
Kraliçe Tamara'nın âşıklarından sadece bir tanesi o geceden sonra canını kurtarmayı başarır; o da günümüzden sekiz yüz yıl önce yaşamış, Gürcistan'ın ünlü şairi Şota Rustaveli'dir. Rusteveli'nin ünlü eseri “Kaplan Kürklü Şovalye” günümüzde hâlâ okunmaya devam etmektedir.”
Bir makalesine böyle girmiş Esat Bey. O, efsaneyi, masalı, destanı, unutulup gitmiş tarihî olayları, halk ve dünya kültürünü yazılarına, hikaye ve romanlarına öyle bir yedirir ki; dili şırıl şırıl çağlayan dupduru bir ırmağa dönüşür. Okur, o ırmağa kapılmaktan kendini kurtaramaz. Orhan Aras da Esat Bey damarından kaynayıp gelen, aynı mayadan bir yazarımız: Onun dili de insanı sarıp sarmalayan, yazdıklarıyla koca bir dünya kültürüne kapı aralayan... On Tamara da olsa yanından canlı çıkacak, yazdıklarını Rustaveli gibi geleceğe coşkuyla taşıyacak olan... Üstüne sis perdesi çökmüş büyük bir yazarı iğneyle kuyu kazar gibi ortaya çıkarıp coşkuyla bize sunduğu için kutluyorum Orhan Aras'ı.
- Yücel Feyzioğlu