Edward Fitzgerald, "Rubaiyat" tercümesinin ön sözünde bir hikaye anlatır. Bu hikayede Hasan Sabbah, Nizamülmülk ve Ömer Hayyam sınıf arkadaşlarıdırlar ve aralarında yaptıkları bir anlaşmaya göre hangisi önce başarı kazanırsa diğerlerine yardım edecektir. Nizamülmülk vezir olur ve diğer ikisine valilikler önerir. Buna karşın Hasan Sabbah önce saray içerisinde daha yüksek bir mevki ister, daha sonra da vezirlik makamına göz diker. Nizamülmülk bunu kabul etmeyince Hassan Sabbah intikam planları hazırlamaya koyulur...
Garip zamanlardan geçiyoruz... Daha önce çok defa Fethullah Gülen'i Türkiye'ye davet eden AK Parti ile Cemaat arasında savaş rüzgarları esiyor. Kılıçlar ilk çekildiğinde belki çok sınırlı sayıda kişi bu kadar çetin bir savaşın başlangıcında olduğumuzu görebilmişti. Bunun yanında, ilk kılıç çekildiği andan itibaren de sadece tek bir kişi eğilip bükülmeden sağlam bir irade sergiledi: Recep Tayyip Erdoğan... Bir diğer gariplik ise yıllardır dini cemaatlerin karşısında bir konum almış CHP'nin, Cemaat ile seçim ittifaklarına girmesi...
Ancak tarihi bilenlerin ve olaylara her türlü iktidar hesaplarından uzak bir biçimde bakanların gözünde bu garip olayları anlamlandırmak çok da zor değil. Mehmet Metiner de bu bakış açısına sahip biri olarak, hiç kapalı kapı bırakmadan şimdi ile geçmişin bağlantısını kuruyor “Palamut Kalesi”nde. Onun baktığı yerden “paralel”likler daha açık bir şekilde görülüyor. Farklı tarihlerde yaşamış kişilerin benzerlikleri, zihin dünyasının ışığıyla daha da belirginleşiyor. Böylece onun gözünde Cemaat'in lideri Fethullah Gülen, Fethullah Sabbah; Alamut Kalesi, P(ensilvanya)alamut Kalesi oluyor...
İslamcı bir gelenekten gelen, çıkardığı dergilerle bir döneme damgasını vuran Mehmet Metiner'in bu nehir söyleşi kitabındaki samimiyetle sorulan sorulara samimiyetle verdiği cevaplarla, din-devlet-laiklik ilişkisinden Kürt sorununa, muhalefetin yapısından Gezi Eylemleri'ne, Cumhuriyet Dönemi'nden 6-7 Ekim Olayları'na kadar akılları kurcalayan birçok soru ve sorun tarihsel bir bakış açısıyla çözüme kavuşturuluyor. En önemlisi de Paralel Yapı'nın nasıl bir yapılanma ve ihanet içinde olduğuna ışık tutuluyor.
Edward Fitzgerald, "Rubaiyat" tercümesinin ön sözünde bir hikaye anlatır. Bu hikayede Hasan Sabbah, Nizamülmülk ve Ömer Hayyam sınıf arkadaşlarıdırlar ve aralarında yaptıkları bir anlaşmaya göre hangisi önce başarı kazanırsa diğerlerine yardım edecektir. Nizamülmülk vezir olur ve diğer ikisine valilikler önerir. Buna karşın Hasan Sabbah önce saray içerisinde daha yüksek bir mevki ister, daha sonra da vezirlik makamına göz diker. Nizamülmülk bunu kabul etmeyince Hassan Sabbah intikam planları hazırlamaya koyulur...
Garip zamanlardan geçiyoruz... Daha önce çok defa Fethullah Gülen'i Türkiye'ye davet eden AK Parti ile Cemaat arasında savaş rüzgarları esiyor. Kılıçlar ilk çekildiğinde belki çok sınırlı sayıda kişi bu kadar çetin bir savaşın başlangıcında olduğumuzu görebilmişti. Bunun yanında, ilk kılıç çekildiği andan itibaren de sadece tek bir kişi eğilip bükülmeden sağlam bir irade sergiledi: Recep Tayyip Erdoğan... Bir diğer gariplik ise yıllardır dini cemaatlerin karşısında bir konum almış CHP'nin, Cemaat ile seçim ittifaklarına girmesi...
Ancak tarihi bilenlerin ve olaylara her türlü iktidar hesaplarından uzak bir biçimde bakanların gözünde bu garip olayları anlamlandırmak çok da zor değil. Mehmet Metiner de bu bakış açısına sahip biri olarak, hiç kapalı kapı bırakmadan şimdi ile geçmişin bağlantısını kuruyor “Palamut Kalesi”nde. Onun baktığı yerden “paralel”likler daha açık bir şekilde görülüyor. Farklı tarihlerde yaşamış kişilerin benzerlikleri, zihin dünyasının ışığıyla daha da belirginleşiyor. Böylece onun gözünde Cemaat'in lideri Fethullah Gülen, Fethullah Sabbah; Alamut Kalesi, P(ensilvanya)alamut Kalesi oluyor...
İslamcı bir gelenekten gelen, çıkardığı dergilerle bir döneme damgasını vuran Mehmet Metiner'in bu nehir söyleşi kitabındaki samimiyetle sorulan sorulara samimiyetle verdiği cevaplarla, din-devlet-laiklik ilişkisinden Kürt sorununa, muhalefetin yapısından Gezi Eylemleri'ne, Cumhuriyet Dönemi'nden 6-7 Ekim Olayları'na kadar akılları kurcalayan birçok soru ve sorun tarihsel bir bakış açısıyla çözüme kavuşturuluyor. En önemlisi de Paralel Yapı'nın nasıl bir yapılanma ve ihanet içinde olduğuna ışık tutuluyor.