90'lı yıllar İslamcılığın belki en heyecanlı yıllarıydı. Müslümanlar henüz devlet erkini ele geçirmemişti, fakat tarihten gelen bir bilinç nehri köylerden büyük kentlere kadar pek çok kişiyi gizli bir Şeriatçılık konusunda harekete geçirmişti. İslamcılık davasına inanmış yüz binlerce genç, emeğinden, üç beş kuruşluk harçlığından özveride bulunup davanın yayılması ve derinleşmesi için canla başla çalışıyordu. Sadece emek ve harçlık değil, aşk bile terk ediliyordu. Dostluk gibi her türden güzel duygular kendilerine ancak cemaatlerin projeleri çerçevesinde bir yaşama alanı bulabiliyor, aile, akraba ve taallukatla ilişki asgariye indiriliyordu.
Nihayet 28 Şubat süreci, bir tarafın tahammülsüzlüğünü gösterirken, İslamcı camia içindeki koflukları da gün yüzüne çıkarmaya yetmişti. Hayat artık dava uğruna paradan, puldan, aşktan ve dostluktan vazgeçen Mehmet Pınarcı için bambaşka bir rotaya sapmak zorundaydı. Ve bunu kimse engelleyemezdi: Pamuk Dayı bile…
90'lı yıllar İslamcılığın belki en heyecanlı yıllarıydı. Müslümanlar henüz devlet erkini ele geçirmemişti, fakat tarihten gelen bir bilinç nehri köylerden büyük kentlere kadar pek çok kişiyi gizli bir Şeriatçılık konusunda harekete geçirmişti. İslamcılık davasına inanmış yüz binlerce genç, emeğinden, üç beş kuruşluk harçlığından özveride bulunup davanın yayılması ve derinleşmesi için canla başla çalışıyordu. Sadece emek ve harçlık değil, aşk bile terk ediliyordu. Dostluk gibi her türden güzel duygular kendilerine ancak cemaatlerin projeleri çerçevesinde bir yaşama alanı bulabiliyor, aile, akraba ve taallukatla ilişki asgariye indiriliyordu.
Nihayet 28 Şubat süreci, bir tarafın tahammülsüzlüğünü gösterirken, İslamcı camia içindeki koflukları da gün yüzüne çıkarmaya yetmişti. Hayat artık dava uğruna paradan, puldan, aşktan ve dostluktan vazgeçen Mehmet Pınarcı için bambaşka bir rotaya sapmak zorundaydı. Ve bunu kimse engelleyemezdi: Pamuk Dayı bile…