Başlamamış cümlelere ne kadar sözcük eklerseniz ekleyin bitmez. Başlamamıştır çünkü. Oysa hayaller başlayan/başlamayan tüm cümleleri bitirir. Onları sözcüklerin akıl bile edemediği yerlere götürür.
Bir kadını sözcüklerle sevmeyi, zihindeki görüntülerle okşamayı, şimdinin duygularıyla yaşamayı böyle öğrendim.
Onu özgürleştireceğini düşündüğü tekneye binerken beygir leşi yalnızlığını beraberinde sürüklemişti. Bu nedenle beygir leşinin ağırlığı ile yavaş yavaş suya gömülen teknenin hızı kesiliyordu. Beygir leşi yalnızlık taşıyıp da batmamış tekne var mı?
‘Mağarada mıyım?' diye düşündü. Yerden yukarı dikitler, tavandan aşağı sarkıtlar. Nem! Bedenini yalayan nem. Islaklık! İnsanın kaybolası geliyor. Neden girer bir mağaraya insan?
Binaların ruhu olduğu hep inandığı şeylerdendi. Nedenini ne o ne de bir başkası bilirdi ama binalar yükseldikçe pencerelerinin küçüldüğüne inanırdı.
Evden çıktığı gibi değildi. Giyindiği kardı artık. Kar tanelerine bürünmüş, dizlerinden sızan kırmızılık bulaşan karın beyazından taşıyor ama dizi acımıyordu.
Gün ışığına ayarlı hüznü, mahallenin kapatmaya hazırlandığı perdeleriyle birlikte bir pencereden diğerine giderek koyulaşıyordu.
Ömür boyu onun bunun kaderini tamir et! Bana göre bir iş değil. Bunun için erken ayrıldım.
Başlamamış cümlelere ne kadar sözcük eklerseniz ekleyin bitmez. Başlamamıştır çünkü. Oysa hayaller başlayan/başlamayan tüm cümleleri bitirir. Onları sözcüklerin akıl bile edemediği yerlere götürür.
Bir kadını sözcüklerle sevmeyi, zihindeki görüntülerle okşamayı, şimdinin duygularıyla yaşamayı böyle öğrendim.
Onu özgürleştireceğini düşündüğü tekneye binerken beygir leşi yalnızlığını beraberinde sürüklemişti. Bu nedenle beygir leşinin ağırlığı ile yavaş yavaş suya gömülen teknenin hızı kesiliyordu. Beygir leşi yalnızlık taşıyıp da batmamış tekne var mı?
‘Mağarada mıyım?' diye düşündü. Yerden yukarı dikitler, tavandan aşağı sarkıtlar. Nem! Bedenini yalayan nem. Islaklık! İnsanın kaybolası geliyor. Neden girer bir mağaraya insan?
Binaların ruhu olduğu hep inandığı şeylerdendi. Nedenini ne o ne de bir başkası bilirdi ama binalar yükseldikçe pencerelerinin küçüldüğüne inanırdı.
Evden çıktığı gibi değildi. Giyindiği kardı artık. Kar tanelerine bürünmüş, dizlerinden sızan kırmızılık bulaşan karın beyazından taşıyor ama dizi acımıyordu.
Gün ışığına ayarlı hüznü, mahallenin kapatmaya hazırlandığı perdeleriyle birlikte bir pencereden diğerine giderek koyulaşıyordu.
Ömür boyu onun bunun kaderini tamir et! Bana göre bir iş değil. Bunun için erken ayrıldım.