Hazreti Cabir anlatıyor: "Bin beşyüz kadar sahabi, Hudeybiye Gazvesinde susamıştık. Peygamber Efendimiz, "kırba" adı verilen bir deri tulum içindeki sudan abdest aldıktan sonra elini onun içine soktu. Gördüm ki, parmaklarından oluk oluk su akıyordu. Daha sonra bin beşyüz kişi sırayla geldi ve doya doya içip, kaplarını o kırbadan doldurdular." Hazreti Salim, bu mucizeyi gören Hazreti Cabir'den sormuş: "Kaç kişiydiniz?" Cabir demiş ki: "Binbeşyüz kişiydik. Fakat yüzbin kişi de olsaydı, o su yetecekti." "Bulutlar, güvercinler ve melekler; Güneşten rahatsız olmaması için O Peygambere gölge yaptı. Örümcekler; O'nun sığındığı mağarayı bulan müşrikleri yanıltmak için, mağara kapısına ağ ördü. Ağaçlar; kendisini görebilmek için, köklerini yerden söküp O şefkâtli Resûl'ün yanına geldiler. En vahşî hayvanlar bile O'na itaat ettiler. O'nun için konuştular, dertlerini O'na açtılar. Çölde susuz kalan İslâm Ordusu, O'nun parmaklarından akan sularla susuzluğunu giderdi. Ay; O'nun bir işaretiyle ikiye ayrılırken; taşlar O'nun avucunda Allah'ı zikretti. Ve yine O'nun avucunda, düşmanları için bir mermi oldu. İşte O, öyle bir Peygamberdi. Ve bizleri çok seviyordu."
Hazreti Cabir anlatıyor: "Bin beşyüz kadar sahabi, Hudeybiye Gazvesinde susamıştık. Peygamber Efendimiz, "kırba" adı verilen bir deri tulum içindeki sudan abdest aldıktan sonra elini onun içine soktu. Gördüm ki, parmaklarından oluk oluk su akıyordu. Daha sonra bin beşyüz kişi sırayla geldi ve doya doya içip, kaplarını o kırbadan doldurdular." Hazreti Salim, bu mucizeyi gören Hazreti Cabir'den sormuş: "Kaç kişiydiniz?" Cabir demiş ki: "Binbeşyüz kişiydik. Fakat yüzbin kişi de olsaydı, o su yetecekti." "Bulutlar, güvercinler ve melekler; Güneşten rahatsız olmaması için O Peygambere gölge yaptı. Örümcekler; O'nun sığındığı mağarayı bulan müşrikleri yanıltmak için, mağara kapısına ağ ördü. Ağaçlar; kendisini görebilmek için, köklerini yerden söküp O şefkâtli Resûl'ün yanına geldiler. En vahşî hayvanlar bile O'na itaat ettiler. O'nun için konuştular, dertlerini O'na açtılar. Çölde susuz kalan İslâm Ordusu, O'nun parmaklarından akan sularla susuzluğunu giderdi. Ay; O'nun bir işaretiyle ikiye ayrılırken; taşlar O'nun avucunda Allah'ı zikretti. Ve yine O'nun avucunda, düşmanları için bir mermi oldu. İşte O, öyle bir Peygamberdi. Ve bizleri çok seviyordu."