Bu roman; Balkan ve Rumeli topraklarda acı, esaret, hüzün dolu yılları yaşayan göçmenler adına kaleme alınmıştır. Makedonya'daki bir Türk ailesinin yaşadığı gerçek olaylar kurgusal bir evrende öyküsel olarak anlatılıyor. Osmanlı'nın Balkan savaşları ve sonucunda bu coğrafyada sahipsiz ve yalnız kalan Ecdat-ı Fatihan evlatların, vatan saydıkları toprakları neden ve nasıl terk ettiklerini, hüzünlerini, yaşayacak olan okurlar; diğer yandan romanla bütünleşerek, özgün sade bir dil dokusu ile kendi iç dünyalarını kuşatacaklar.
Eski Yugoslavya, şimdiki Makedonya'nın Usturumca kasabası ve civarında gelişen olayları en çarpıcı örnekleriyle içine alan romanın kahramanı, Altın dişli Kazım ağaya; dedesi Aptülapo daha yedi yaşındayken nasihat etmişti. “Eeey oğul, biz topraklarda misafiriz. Bir gün ola ki Osmanlı bu toprakları kaybederse Anadolu'ya, vatana dönün. Bu gevur bizi buralarda rahat komaz.“ demişti. Yıllar sonra dedikleri bir bir çıkacaktı.
Bu roman; Balkan ve Rumeli topraklarda acı, esaret, hüzün dolu yılları yaşayan göçmenler adına kaleme alınmıştır. Makedonya'daki bir Türk ailesinin yaşadığı gerçek olaylar kurgusal bir evrende öyküsel olarak anlatılıyor. Osmanlı'nın Balkan savaşları ve sonucunda bu coğrafyada sahipsiz ve yalnız kalan Ecdat-ı Fatihan evlatların, vatan saydıkları toprakları neden ve nasıl terk ettiklerini, hüzünlerini, yaşayacak olan okurlar; diğer yandan romanla bütünleşerek, özgün sade bir dil dokusu ile kendi iç dünyalarını kuşatacaklar.
Eski Yugoslavya, şimdiki Makedonya'nın Usturumca kasabası ve civarında gelişen olayları en çarpıcı örnekleriyle içine alan romanın kahramanı, Altın dişli Kazım ağaya; dedesi Aptülapo daha yedi yaşındayken nasihat etmişti. “Eeey oğul, biz topraklarda misafiriz. Bir gün ola ki Osmanlı bu toprakları kaybederse Anadolu'ya, vatana dönün. Bu gevur bizi buralarda rahat komaz.“ demişti. Yıllar sonra dedikleri bir bir çıkacaktı.