Pragmatizm Versus Post - Marksizm Rorty ve Laclau-Mouffe Örneğinde İki Farklı Demokratik Siyaset Anlayışı

Stok Kodu:
9789944157995
Boyut:
16.00x23.50
Sayfa Sayısı:
318
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
9789944157995
473706
Pragmatizm Versus Post - Marksizm
Pragmatizm Versus Post - Marksizm Rorty ve Laclau-Mouffe Örneğinde İki Farklı Demokratik Siyaset Anlayışı
36.00

20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonra toplumsal, siyasal ve kültürel alanda vuku bulan bir takım gelişmeler, toplumsal kuralların normatifliğinin sorgulanmasına ve onların artık işlevsellikleri ekseninde değerlendirildiği bir sürecin doğmasına yol açmıştır. Böylesi bir ortamda felsefenin gelecek için hala bir takım politik ideallere sahip olup olmadığı şüphesiz ilgi uyandırıcı bir sorudur. Çağdaş felsefe özellikle yirminci yüzyılın son çeyreğinden bu yana, yeni siyaset ve demokrasi tartışmalarıyla bu soruya cevaplar aramaya çalışmaktadır. Öte yandan bu tartışmalar içerisinde beslendikleri entelektüel gelenek, tarihsel kökler ve sunmuş oldukları demokratik vaatler nedeniyle iki farklı perspektif, "pragmatizm" ve "post-Marksizm", özgün bir değer kazanmaktadır. Bu çerçevede kitabın temel sorunsalı da, Richard Rorty bağlamında çağdaş "pragmatizm" ile Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe'un ortaya atmış oldukları "post-Marksizm" düşüncesinin, demokrasi anlayışlarının mukayese edilmesi ve bu yaklaşımların mevcut siyasi olanakları ile felsefi arka planlarının sorgulanmasıdır.

Bu minvalde Rorty'nin, Derridacı yapıbozumdan esinlenen temelcilik karşıtı pozisyonunun, demokratik sorunların giderilmesine katkı sunabilecek kapsamlı bir teoriye, bir tür "çağdaş ütopya önerisine" dönüştüğü söylenebilir. Bu demokratik ütopyanın özgün karşılığı Rorty tarafından: Postmodern Burjuva Liberalizmi olarak tanımlanmaktadır. Laclau ve Mouffe ise bir takım Marksçı kavram ve yapıları yerinden edip buradan post-Marksist demokrasi anlayışını oluşturarak oldukça provokatif bir sorgulanmaya girişmişlerdir. Öte yandan post-Marksizm'in felsefi ve politik kategorilerinin, günümüz kimlik tartışmalarının kavranmasında ve yeni toplumsallığın değerlendirilmesinde dinamik ve etkin birer enstrüman olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin bir takım iddialar da, ancak bu sorgulamayla birlikte anlaşılabilir. "Belli bir kamp kurulduğunda, felsefenin saltanatı sona erer, siyasetin saltanatı başlar" diyen yeni bir anlayışın, politika ve felsefe arasındaki ilişkiye bakışı, pragmatizm ile tam da bu noktada ayrışır.

20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonra toplumsal, siyasal ve kültürel alanda vuku bulan bir takım gelişmeler, toplumsal kuralların normatifliğinin sorgulanmasına ve onların artık işlevsellikleri ekseninde değerlendirildiği bir sürecin doğmasına yol açmıştır. Böylesi bir ortamda felsefenin gelecek için hala bir takım politik ideallere sahip olup olmadığı şüphesiz ilgi uyandırıcı bir sorudur. Çağdaş felsefe özellikle yirminci yüzyılın son çeyreğinden bu yana, yeni siyaset ve demokrasi tartışmalarıyla bu soruya cevaplar aramaya çalışmaktadır. Öte yandan bu tartışmalar içerisinde beslendikleri entelektüel gelenek, tarihsel kökler ve sunmuş oldukları demokratik vaatler nedeniyle iki farklı perspektif, "pragmatizm" ve "post-Marksizm", özgün bir değer kazanmaktadır. Bu çerçevede kitabın temel sorunsalı da, Richard Rorty bağlamında çağdaş "pragmatizm" ile Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe'un ortaya atmış oldukları "post-Marksizm" düşüncesinin, demokrasi anlayışlarının mukayese edilmesi ve bu yaklaşımların mevcut siyasi olanakları ile felsefi arka planlarının sorgulanmasıdır.

Bu minvalde Rorty'nin, Derridacı yapıbozumdan esinlenen temelcilik karşıtı pozisyonunun, demokratik sorunların giderilmesine katkı sunabilecek kapsamlı bir teoriye, bir tür "çağdaş ütopya önerisine" dönüştüğü söylenebilir. Bu demokratik ütopyanın özgün karşılığı Rorty tarafından: Postmodern Burjuva Liberalizmi olarak tanımlanmaktadır. Laclau ve Mouffe ise bir takım Marksçı kavram ve yapıları yerinden edip buradan post-Marksist demokrasi anlayışını oluşturarak oldukça provokatif bir sorgulanmaya girişmişlerdir. Öte yandan post-Marksizm'in felsefi ve politik kategorilerinin, günümüz kimlik tartışmalarının kavranmasında ve yeni toplumsallığın değerlendirilmesinde dinamik ve etkin birer enstrüman olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin bir takım iddialar da, ancak bu sorgulamayla birlikte anlaşılabilir. "Belli bir kamp kurulduğunda, felsefenin saltanatı sona erer, siyasetin saltanatı başlar" diyen yeni bir anlayışın, politika ve felsefe arasındaki ilişkiye bakışı, pragmatizm ile tam da bu noktada ayrışır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat