Rahatsız

Stok Kodu:
9786055027629
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
148
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014-12
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
9786055027629
481188
Rahatsız
Rahatsız
14.00

Yirmi bir adet birbirinden bağımsız öykü. Öyküler arası yol aldıkça göze çarpan, genel bir kafa karışıklığı ve kararsızlık. Kısacası genel bir huzursuzluk: Rahatsızlık.

İnsanın ilahi güçlerle mücadelesi, kötü sonların da tebessümle karşılandığı bir dünya.

Zaman zaman şiirsel, anlatıcının ara ara yer değiştirdiği, birinci tekil şahısla üçüncü tekil şahıs arasında belli belirsiz kaymaların olduğu, belli bir düzende ilerlerken kesin ve sert bitişlerin olduğu bir tarz. Gerçekle hayalin sürekli yer değiştirmesi ve daha uzun bir kapanış beklenirken kısa, vurucu bir son. Kesin cevaplar değil aradığımız, düşünmenin ve soru sormanın kutsandığı bir devir.

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bazen kaybetmek de görkemli ve keyiflidir. Sürükleyiciliğin sığlık, derin düşüncelerin sıkıcılık içermesi gerektiğine güçlü bir itiraz. İster sindire sindire okuyun, ister bir çırpıda bitirin, orası size kalmış.

“Aşkın başı var mı, bu dünyaya mı ait aşk? Hayır, evlat, aşk bu dünyaya ait değil, aşk dünya öncesi, hayat öncesi, meleklerin yaşadığı bir şey. Hiçbirimiz, ne Romeo ne de Juliet, hayır hiçbirimiz aşkı görmedik, yaşamadık, sadece dünyaya yollanırken içimize bırakıldı biraz bu his. Aşkın ne olduğunu hepimiz biliyoruz, hissediyoruz bir yerlerde, tarif edemeyiz, hayır, imkânsız bu, yaşama şansımız olan bir şey değil bu, hep yakında duran ama bir türlü dokunamadığımız, ağzımıza götürdüğümüz ama yutamadığımız bir şey aşk. Dünyada aşk var mı evlat? Evet, var, ama havada uçuşuyor, rüzgâr biraz sert esti mi ya da güneş biraz parıldadı mı, birazı üstümüze yapışıyor. Silkinenimiz var, silkinmeyenimiz, üstünde aşk parçacıklarıyla dolaşanımız. Senin içine bırakıldı aşk damlacıkları, hem kalbine hem beynine. Kalbin tutmak istiyor parçaları, beynin fırlatıp atmak. İşte senin aşk dediğin, sandığın şey kalbinin, beyninin ukalalığına isyan etmesinden başka bir şey değil. Lucia, aah evet, tatlı Lucia, Lucia'nın etrafında bir rüzgâr esti küçük ve üstüne yapışmış kırıntılar uçuştu, havada uçmaya devam etti aşk ve belki başkasına konup sonra ondan da uçacak. Ama unutma evlat, aşk hiçbir zaman kimseye yapışıp kalmaz. O yüzden yürü git yoluna, nasılsa bir daha bulaşır sana bir şeyler, sonra, senden de uçup gider.”

Yirmi bir adet birbirinden bağımsız öykü. Öyküler arası yol aldıkça göze çarpan, genel bir kafa karışıklığı ve kararsızlık. Kısacası genel bir huzursuzluk: Rahatsızlık.

İnsanın ilahi güçlerle mücadelesi, kötü sonların da tebessümle karşılandığı bir dünya.

Zaman zaman şiirsel, anlatıcının ara ara yer değiştirdiği, birinci tekil şahısla üçüncü tekil şahıs arasında belli belirsiz kaymaların olduğu, belli bir düzende ilerlerken kesin ve sert bitişlerin olduğu bir tarz. Gerçekle hayalin sürekli yer değiştirmesi ve daha uzun bir kapanış beklenirken kısa, vurucu bir son. Kesin cevaplar değil aradığımız, düşünmenin ve soru sormanın kutsandığı bir devir.

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bazen kaybetmek de görkemli ve keyiflidir. Sürükleyiciliğin sığlık, derin düşüncelerin sıkıcılık içermesi gerektiğine güçlü bir itiraz. İster sindire sindire okuyun, ister bir çırpıda bitirin, orası size kalmış.

“Aşkın başı var mı, bu dünyaya mı ait aşk? Hayır, evlat, aşk bu dünyaya ait değil, aşk dünya öncesi, hayat öncesi, meleklerin yaşadığı bir şey. Hiçbirimiz, ne Romeo ne de Juliet, hayır hiçbirimiz aşkı görmedik, yaşamadık, sadece dünyaya yollanırken içimize bırakıldı biraz bu his. Aşkın ne olduğunu hepimiz biliyoruz, hissediyoruz bir yerlerde, tarif edemeyiz, hayır, imkânsız bu, yaşama şansımız olan bir şey değil bu, hep yakında duran ama bir türlü dokunamadığımız, ağzımıza götürdüğümüz ama yutamadığımız bir şey aşk. Dünyada aşk var mı evlat? Evet, var, ama havada uçuşuyor, rüzgâr biraz sert esti mi ya da güneş biraz parıldadı mı, birazı üstümüze yapışıyor. Silkinenimiz var, silkinmeyenimiz, üstünde aşk parçacıklarıyla dolaşanımız. Senin içine bırakıldı aşk damlacıkları, hem kalbine hem beynine. Kalbin tutmak istiyor parçaları, beynin fırlatıp atmak. İşte senin aşk dediğin, sandığın şey kalbinin, beyninin ukalalığına isyan etmesinden başka bir şey değil. Lucia, aah evet, tatlı Lucia, Lucia'nın etrafında bir rüzgâr esti küçük ve üstüne yapışmış kırıntılar uçuştu, havada uçmaya devam etti aşk ve belki başkasına konup sonra ondan da uçacak. Ama unutma evlat, aşk hiçbir zaman kimseye yapışıp kalmaz. O yüzden yürü git yoluna, nasılsa bir daha bulaşır sana bir şeyler, sonra, senden de uçup gider.”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat