Rus yazar Tolstoy'un “Ruh” adlı eseri Harbiye Nezaret Dairesi Tercüme Şubesi Rusça Mütercimi Binbaşı Ali Fuad tarafından, 1335 (1919) yılında Rusçadan Osmanlı Türkçesine çevrilmiştir. Yasemin Yıldırım'ın Osmanlı Türkçesinden Latin harflerine aktardığı ve Cağaloğlu Yayınevi'nden çıkan bu eser, insanı insan yapan şeyin aslında “ruh” olduğu, ruh insandan çıkınca insanın bir “hiç”e dönüşeceğini söyleyen Tolstoy'un ruh'un yanı sıra nefis ve vicdan hakkındaki düşüncelerini de içermektedir.
İstanbul Cihan Matbaası tarafından 1340 (1924) de basılan bu eserin Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nden alınan Osmanlı Türkçesi ile yazılmış metinleri de tıpkıbasım şeklinde meraklıları için kitabın sonuna dâhil edilmiştir. Bu metinler Osmanlı Türkçesinden aktarılırken asıllarına sadık kalınmış ancak anlaşılırlığın artması için metnin içinde geçen Arapça, Farsça kelimelerin günümüz Türkçesi karşılıkları sayfa alt kısımlarında verilmiştir.
“Nasıl ki ateşsiz mum yakmak mümkün değilse, aynı veçhile insan dahi ma'neviyatsız yaşayamaz. Ruh bütün insanlarda mevcuttur. Fakat her insan onu bilemez. Bunu bilen kimsenin canı mesrûr ve mesûd olup, bilmeyen kimsenin hayatı ise gayri mesrûr ve gayri mesuttur.” s. 11
“Kendisini tanımayanın bütün dünyayı tanıyıp, anlayıp, tasdik etmesi mümkün müdür.” s. 10
“Bütün dünya ve kâinât ölü olsaydı, insanda mevcut olan yegâne bir şey bütün dünyaya hayat verirdi. İşte o ruhtur.” s. 12
Rus yazar Tolstoy'un “Ruh” adlı eseri Harbiye Nezaret Dairesi Tercüme Şubesi Rusça Mütercimi Binbaşı Ali Fuad tarafından, 1335 (1919) yılında Rusçadan Osmanlı Türkçesine çevrilmiştir. Yasemin Yıldırım'ın Osmanlı Türkçesinden Latin harflerine aktardığı ve Cağaloğlu Yayınevi'nden çıkan bu eser, insanı insan yapan şeyin aslında “ruh” olduğu, ruh insandan çıkınca insanın bir “hiç”e dönüşeceğini söyleyen Tolstoy'un ruh'un yanı sıra nefis ve vicdan hakkındaki düşüncelerini de içermektedir.
İstanbul Cihan Matbaası tarafından 1340 (1924) de basılan bu eserin Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nden alınan Osmanlı Türkçesi ile yazılmış metinleri de tıpkıbasım şeklinde meraklıları için kitabın sonuna dâhil edilmiştir. Bu metinler Osmanlı Türkçesinden aktarılırken asıllarına sadık kalınmış ancak anlaşılırlığın artması için metnin içinde geçen Arapça, Farsça kelimelerin günümüz Türkçesi karşılıkları sayfa alt kısımlarında verilmiştir.
“Nasıl ki ateşsiz mum yakmak mümkün değilse, aynı veçhile insan dahi ma'neviyatsız yaşayamaz. Ruh bütün insanlarda mevcuttur. Fakat her insan onu bilemez. Bunu bilen kimsenin canı mesrûr ve mesûd olup, bilmeyen kimsenin hayatı ise gayri mesrûr ve gayri mesuttur.” s. 11
“Kendisini tanımayanın bütün dünyayı tanıyıp, anlayıp, tasdik etmesi mümkün müdür.” s. 10
“Bütün dünya ve kâinât ölü olsaydı, insanda mevcut olan yegâne bir şey bütün dünyaya hayat verirdi. İşte o ruhtur.” s. 12