9786055365745
558579
https://www.kitapvekahve.com/sabah-yakin-degil-mi-1
Sabah Yakın Değil Mi?
14.00
Bir silah sesi ve... Başı yavaşça yere düştü Rüveyda'nın. Yeşil gözleri yarı açık. Gözleri gülümsüyor muydu ne?
Bir değil bin aklın yetmeyeceği ne dramlara tanık olmuştu bu yemyeşil gözler. Neretva Nehri'ne benziyordu gözleri.
O gözler ki Neretva gibi yeşil ve en az Bosna kadar sahipsiz bırakılmış, unutulmuş yaban diyarlarda.. Gülümsüyordu gözleri.
Oysa neler gömüştü bu gözler... Babasının tabutuydu ilk gördüğü şey. Sırplar öylesine nefret ediyorlardı ki Müslümanlardan, sadece dirileri değil ölüleri bile kurşuna diziyorlar.
Babasının kefeni kurşun iziyle delik deşik. Rüveyda'nın başı dik. Ölüm nedir ki bir mü'min için. Fatıma yengesini dumanların arasından hayal meyal seçebiliyordu;
diri diri yakıldığı otobüsün içinden ve can havliyle cama tırmanan o minik bedenleri. Dünya sağır, dünya kör, dünya sessiz...
Her gece Bosna'dan yükselen çığlıklara kulaklarını tıkar dünya. İslam'ın boynu büyük, Müslüman zelil ve dağlar Reyhan kokar.
Kırlar zambak bahçesine dönerken gözleri gülümser Rüveyda'nın. Gelen ölüm değil müjdedir o kadınlara. Bu yüzden gülümser o gözler.
Kendisinin sandığı ama aslında dünyanın günahı olan o büyük utançla yaşadığı onca acı dolu günün üstüne, müjde gelmiştir ötelerden.
Kulağında çınlayan annesinin sesidir. Reyhan kokusu ve Hz. Fatıma Annemiz'dir onu çağıran; yanında iffet abidesi Hz. Meryem.
Çamurdan karıldığını unutmayan Rüveyda'nın başı yerde, ruhu ise göklerdedir artık. Neretva, Bosna ve yeşil gözler...
Modern dünyanın, karnında büyütüp Müslüman Bosna'nın yüreğine kustuğu vahşetin ve nefretin romanıdır bu. Yazması zordu elbette ama susmak daha zor.
Bosna'dan yükselen bu ağıtın gelip yüreklerimizi titretmesi temennisiyle.
Bir silah sesi ve... Başı yavaşça yere düştü Rüveyda'nın. Yeşil gözleri yarı açık. Gözleri gülümsüyor muydu ne?
Bir değil bin aklın yetmeyeceği ne dramlara tanık olmuştu bu yemyeşil gözler. Neretva Nehri'ne benziyordu gözleri.
O gözler ki Neretva gibi yeşil ve en az Bosna kadar sahipsiz bırakılmış, unutulmuş yaban diyarlarda.. Gülümsüyordu gözleri.
Oysa neler gömüştü bu gözler... Babasının tabutuydu ilk gördüğü şey. Sırplar öylesine nefret ediyorlardı ki Müslümanlardan, sadece dirileri değil ölüleri bile kurşuna diziyorlar.
Babasının kefeni kurşun iziyle delik deşik. Rüveyda'nın başı dik. Ölüm nedir ki bir mü'min için. Fatıma yengesini dumanların arasından hayal meyal seçebiliyordu;
diri diri yakıldığı otobüsün içinden ve can havliyle cama tırmanan o minik bedenleri. Dünya sağır, dünya kör, dünya sessiz...
Her gece Bosna'dan yükselen çığlıklara kulaklarını tıkar dünya. İslam'ın boynu büyük, Müslüman zelil ve dağlar Reyhan kokar.
Kırlar zambak bahçesine dönerken gözleri gülümser Rüveyda'nın. Gelen ölüm değil müjdedir o kadınlara. Bu yüzden gülümser o gözler.
Kendisinin sandığı ama aslında dünyanın günahı olan o büyük utançla yaşadığı onca acı dolu günün üstüne, müjde gelmiştir ötelerden.
Kulağında çınlayan annesinin sesidir. Reyhan kokusu ve Hz. Fatıma Annemiz'dir onu çağıran; yanında iffet abidesi Hz. Meryem.
Çamurdan karıldığını unutmayan Rüveyda'nın başı yerde, ruhu ise göklerdedir artık. Neretva, Bosna ve yeşil gözler...
Modern dünyanın, karnında büyütüp Müslüman Bosna'nın yüreğine kustuğu vahşetin ve nefretin romanıdır bu. Yazması zordu elbette ama susmak daha zor.
Bosna'dan yükselen bu ağıtın gelip yüreklerimizi titretmesi temennisiyle.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.