Çocukluğunu henüz yaşayamadan babasını kendisinden ayıran darbe zihniyetinin acılarını sürekli yüreğinde taşıyan öksüz bir çocuğun, hayatının ileriki kesitlerinde aynı acının farklı bir versiyonunu tatmak zorunda kalacağı, bu sefer de çocuklarını kendisinden ayırarak hem baba hasreti, hem de evlat hasreti ve acısıyla sınavlarla yüzleşmek zorunda kalan, vicdan yoksunlarının ellerinde olgunlaştıkça olgunlaşan bir özgürlük savaşçısının hikayesi aslında bu roman.
İlkinde 12 Eylül 1980 askeri vesayet sisteminin zulmünden babasızlığı tadan, ikincisinde gurur ve kibirlerinin tatmini için çocuklarını babadan gözlerini kırpmadan ayırabilen, yürekleri katılaşmış, her şeyi maddi gözle değerlendiren iki yüzlü bir ailenin, babadan intikam almak için herşeyi mübah gören dini algısı, kibir ve gururlarının tatminiyle sığlaşmış slogan müslümanlığının hayata yansımış kirli yüzleri. Bu iki guruba bal şerbeti sunan elit zihniyetin hazırladığı düzeneklerle mücadeleye girişen Oruç, yalnız adamlığa mahkum edilmek istenmişti. Her üçünde de ortak olan nefsin putlaştırılması, birinde güç, diğerinde kibir; ve sonuncusunda ise bu ilk ikisine hizmet etmekle memur, mevki tapıcılığı. İlki babadan, sonraki yavrularından ve en sonuncusu da ülkesinde ilmi çalışma yapma imkânından mahrum bırakmıştı Oruç'u.
Yıllarca gurbetin çilesine katlanarak yüreğinde taşıdığı volkanları asude bir sessizliğe büründürmeyi başarmış, ilim yolunda elde ettiği tecrübelerini kullanmak için döndüğü memleketinde bu defa da kimi zaman fırsatperestlerin, kimi zaman da egosentrik şahsiyet yoksunlarının kıskançlık hastalığıyla önüne koydukları engeller ile mücadele etmek zorunda kalacağı sınavlarla dolu bir yaşamın süzgeçten geçirtilerek bir kaç sayfaya sığdırılmış hayatının yansıması belki de bu roman.
Çocukluğunu henüz yaşayamadan babasını kendisinden ayıran darbe zihniyetinin acılarını sürekli yüreğinde taşıyan öksüz bir çocuğun, hayatının ileriki kesitlerinde aynı acının farklı bir versiyonunu tatmak zorunda kalacağı, bu sefer de çocuklarını kendisinden ayırarak hem baba hasreti, hem de evlat hasreti ve acısıyla sınavlarla yüzleşmek zorunda kalan, vicdan yoksunlarının ellerinde olgunlaştıkça olgunlaşan bir özgürlük savaşçısının hikayesi aslında bu roman.
İlkinde 12 Eylül 1980 askeri vesayet sisteminin zulmünden babasızlığı tadan, ikincisinde gurur ve kibirlerinin tatmini için çocuklarını babadan gözlerini kırpmadan ayırabilen, yürekleri katılaşmış, her şeyi maddi gözle değerlendiren iki yüzlü bir ailenin, babadan intikam almak için herşeyi mübah gören dini algısı, kibir ve gururlarının tatminiyle sığlaşmış slogan müslümanlığının hayata yansımış kirli yüzleri. Bu iki guruba bal şerbeti sunan elit zihniyetin hazırladığı düzeneklerle mücadeleye girişen Oruç, yalnız adamlığa mahkum edilmek istenmişti. Her üçünde de ortak olan nefsin putlaştırılması, birinde güç, diğerinde kibir; ve sonuncusunda ise bu ilk ikisine hizmet etmekle memur, mevki tapıcılığı. İlki babadan, sonraki yavrularından ve en sonuncusu da ülkesinde ilmi çalışma yapma imkânından mahrum bırakmıştı Oruç'u.
Yıllarca gurbetin çilesine katlanarak yüreğinde taşıdığı volkanları asude bir sessizliğe büründürmeyi başarmış, ilim yolunda elde ettiği tecrübelerini kullanmak için döndüğü memleketinde bu defa da kimi zaman fırsatperestlerin, kimi zaman da egosentrik şahsiyet yoksunlarının kıskançlık hastalığıyla önüne koydukları engeller ile mücadele etmek zorunda kalacağı sınavlarla dolu bir yaşamın süzgeçten geçirtilerek bir kaç sayfaya sığdırılmış hayatının yansıması belki de bu roman.