Hep içimden geldiği gibi,
kafiye zincirinde, kendi yörüngesinde,
tüm samimiyetimle, konuşur gibi,
hatta bazen söver gibi, “ne sevdiği belli,
ne sevmediği” der gibi ve kokusunu
hiç bilmediğim bir hanımeli, sokağın başında
duruyor karşımda, gitmek ister gibi,
belki de çoktan gitmiş gibi…
Kuramadığım o cümleler, ah o sesler,
bir araya gelseler tüm evrenin ahı ceplerime dolardı.
Şimdi bir yerlerde uyuyamayanlar,
bir türlü anlatamayanlar,
Cihan Uysal'ın da dediği gibi; buyursunlar;
şair bu dizelerinde dayak istiyor.
Hep içimden geldiği gibi,
kafiye zincirinde, kendi yörüngesinde,
tüm samimiyetimle, konuşur gibi,
hatta bazen söver gibi, “ne sevdiği belli,
ne sevmediği” der gibi ve kokusunu
hiç bilmediğim bir hanımeli, sokağın başında
duruyor karşımda, gitmek ister gibi,
belki de çoktan gitmiş gibi…
Kuramadığım o cümleler, ah o sesler,
bir araya gelseler tüm evrenin ahı ceplerime dolardı.
Şimdi bir yerlerde uyuyamayanlar,
bir türlü anlatamayanlar,
Cihan Uysal'ın da dediği gibi; buyursunlar;
şair bu dizelerinde dayak istiyor.