İnsan denen varlığın hiçbir yönü diğerinden bağımsız değildir. Bu apaçık bir hakikat olarak Nev'i de de tezahür etmektedir. Nev'i, Yaratıcının insana bahşettiği bir zıtlık ve çelişkiler bileşkesi olan 'fıtrat'ı, tevhid iksiriyle latif bir 'mizac'a dönüştürebilmiş önemli ilim ve sanat adamlarındandır. Onun bu özelliği şiirindeki üslûbun da mayasıdır. İnsana faydalı vitaminin bir meyvenin lezzeti içinde 'sır'lanışı gibi, çeşitli ilim dallarındaki kuşatıcı birikimini ince hayalleri ve derin duyguları içine saklamıştır.
Elbette bu durum, Nev'i nin bir alim olarak söyledikleri ile bir şair olarak terennüm ettikleri arasında mutlak bir örtüşme bulunduğu anlamına gelmez. Tam da bu iki kimliğinin gereğine uygun olarak, fikir ve his faaliyetlerinin merkezinde yer alan, 'marifet'e erişme amacını, bazen alimane bazen şairane, ama mutlaka birbirini bütünleyen gayretlerle sürdürmüştür. İlmin kat'ileştirdiklerini, şiirle muğlaklaştırmış; ilminin düzene koyduklarını, şiiriyle dağıtmıştır. Ama şiirini söylerken de içinden geçtiği ilim labirentlerinin aynı zamanda birer yol haritası olduklarını asla göz ardı etmemiştir. Çünkü öze ulaşmanın yolu kabuğu aşmaktır. Kabuğu 'aşabilenler' ise, ancak kabuğu 'bilebilenler'dir.
İnsan denen varlığın hiçbir yönü diğerinden bağımsız değildir. Bu apaçık bir hakikat olarak Nev'i de de tezahür etmektedir. Nev'i, Yaratıcının insana bahşettiği bir zıtlık ve çelişkiler bileşkesi olan 'fıtrat'ı, tevhid iksiriyle latif bir 'mizac'a dönüştürebilmiş önemli ilim ve sanat adamlarındandır. Onun bu özelliği şiirindeki üslûbun da mayasıdır. İnsana faydalı vitaminin bir meyvenin lezzeti içinde 'sır'lanışı gibi, çeşitli ilim dallarındaki kuşatıcı birikimini ince hayalleri ve derin duyguları içine saklamıştır.
Elbette bu durum, Nev'i nin bir alim olarak söyledikleri ile bir şair olarak terennüm ettikleri arasında mutlak bir örtüşme bulunduğu anlamına gelmez. Tam da bu iki kimliğinin gereğine uygun olarak, fikir ve his faaliyetlerinin merkezinde yer alan, 'marifet'e erişme amacını, bazen alimane bazen şairane, ama mutlaka birbirini bütünleyen gayretlerle sürdürmüştür. İlmin kat'ileştirdiklerini, şiirle muğlaklaştırmış; ilminin düzene koyduklarını, şiiriyle dağıtmıştır. Ama şiirini söylerken de içinden geçtiği ilim labirentlerinin aynı zamanda birer yol haritası olduklarını asla göz ardı etmemiştir. Çünkü öze ulaşmanın yolu kabuğu aşmaktır. Kabuğu 'aşabilenler' ise, ancak kabuğu 'bilebilenler'dir.