Yemyeşil bir budakken toprağa sıkıca tutunuyoruz.
Kök salıyoruz. Derinlere indikçe köklerimiz, daha bir güçleniyor bedenimiz. Savaşmayı öğreniyoruz toprağa tutunurken. Yağmurla, rüzgarla, karla savaşıyoruz mevsimine göre. Savaştıkça büyüyoruz.
Güneşin korkunç sıcağında günlerce yağmursuz kalıyoruz. Ama yine de direniyoruz.
Gün dönüyor, gece değişiyor.
Zaman denen şey kendini her defasında belli ediyor. Karanlıkta beklemeye bile tahammul edemiyor zaman. Pusuya yatmıyor. Alay edermişçesine avıyla, sadece saldırıyor. Bir süre sonra bedenimizin tazeliğinden eser kalmayıp kuruyarak dökülüyoruz tutunduğumuz toprağa.
Hayatlarımız eskiyor her bir kuru dal parçasıyla.
Bazımız yeşili geçmiş dal oluyoruz bazımız rengi solmuş çiçek. Bazımız tüpü bitmiş emektar bir televizyon oluyoruz, bazımız ufacık bir biblo. Hayatın gerçekliği karşısında eşyalardan hiçbir farkımız kalmıyor nihayetinde.
Yemyeşil bir budakken toprağa sıkıca tutunuyoruz.
Kök salıyoruz. Derinlere indikçe köklerimiz, daha bir güçleniyor bedenimiz. Savaşmayı öğreniyoruz toprağa tutunurken. Yağmurla, rüzgarla, karla savaşıyoruz mevsimine göre. Savaştıkça büyüyoruz.
Güneşin korkunç sıcağında günlerce yağmursuz kalıyoruz. Ama yine de direniyoruz.
Gün dönüyor, gece değişiyor.
Zaman denen şey kendini her defasında belli ediyor. Karanlıkta beklemeye bile tahammul edemiyor zaman. Pusuya yatmıyor. Alay edermişçesine avıyla, sadece saldırıyor. Bir süre sonra bedenimizin tazeliğinden eser kalmayıp kuruyarak dökülüyoruz tutunduğumuz toprağa.
Hayatlarımız eskiyor her bir kuru dal parçasıyla.
Bazımız yeşili geçmiş dal oluyoruz bazımız rengi solmuş çiçek. Bazımız tüpü bitmiş emektar bir televizyon oluyoruz, bazımız ufacık bir biblo. Hayatın gerçekliği karşısında eşyalardan hiçbir farkımız kalmıyor nihayetinde.