Sürrealizmin şiire egemen olduğu sıralarda, Guillevic, şeylerin destanını anlatan Terraké; Ponge ise Şeylerden Alınmış Kesitler adlı yapıtlarıyla bu akımın karşısında yer almışlardı. Kuşkusuz bu bir raslantı değildi; şiirde daha önce uç veren eğilimlerin, bu şairleri getirdiği kaçınılmaz bir sonuçtu. Nitekim Rilke, kendi ülkesinde Cezanne örneği üstünde durarak şeylerin şiirini geliştirmişti. Rimbaud’nun düşlediği nesnel (ve kuşkusuz onun çoşumcu öznelciliği ile de çelişen) şiirin bu iki genç ozanın yapıtlarıyla patlak vermesi, ilkin, bütün Avrupa’da kendini gündeme getiren ‘anlatım doymazlığı’ na bağlanır.
Sürrealizmin şiire egemen olduğu sıralarda, Guillevic, şeylerin destanını anlatan Terraké; Ponge ise Şeylerden Alınmış Kesitler adlı yapıtlarıyla bu akımın karşısında yer almışlardı. Kuşkusuz bu bir raslantı değildi; şiirde daha önce uç veren eğilimlerin, bu şairleri getirdiği kaçınılmaz bir sonuçtu. Nitekim Rilke, kendi ülkesinde Cezanne örneği üstünde durarak şeylerin şiirini geliştirmişti. Rimbaud’nun düşlediği nesnel (ve kuşkusuz onun çoşumcu öznelciliği ile de çelişen) şiirin bu iki genç ozanın yapıtlarıyla patlak vermesi, ilkin, bütün Avrupa’da kendini gündeme getiren ‘anlatım doymazlığı’ na bağlanır.