İlk yayımlandığı 1966 yılından elli yıl sonra, Bryan Wilson'ın Seküler Toplumlarda Din adlı eseri özellikle sekülerleşme tartışmalarının hararetlendiği günümüzde son derece önemli ve yeni ufuklar açıcı bir eser olma özelliğini sürdürmektedir. Wilson'ın bu çalışmasında kullandığı sekülerleşme tanımı sosyoloji literatüründe en açık ve anlaşılır şekilde dile getirilen tanımlar arasında bulunmaktadır. Modernleşmenin dinin doğasında ve statüsünde köklü değişiklikler meydana getirdiği iddiası üzerine kurulu olan sekülerleşme tezi günümüzde en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Wilson'a göre, sekülerleşme, dinin toplumsal, kurumsal ve bireysel düzeyde etkisini kaybettiği gerçeğini ifade eder. Bireysel sekülerleşme, Kiliselerin insanların inandıkları, uygulayacakları ve hayatlarını yönlendiren ahlakî ilkeler olarak kabûl ettikleri şeyleri tanımlama ve belirleme yetkisini kaybetmeleriyle ilgilidir. Bir başka deyişle, bireysel dindarlık her şeye rağmen devam edebilir ancak, dinî otoritelerden bağımsız olarak gelişirse, o zaman bu durum bireysel sekülerleşmenin bir göstergesi olarak kabûl edilir. Wilson, modern toplumlarda toplumlaşma sürecinin sonuçlarına vurgu yapar ve bu temelde sekülerleşmenin toplumun çöküşüyle bağlantılı olduğu ve toplumlaşmanın sekülerleşmeye eşlik ettiği tezini formüle eder. Bununla birlikte, 1960'lardan bu yana her iki toplumdaki kültürel yaşamı kıyaslama imkânı bulan Steve Bruce, Birleşik Krallık ve ABD'nin dinî kültüründe görülen değişikliklere işaret ettiği ve eleştirel bir yaklaşım sergilediği eklerle Wilson'ın Seküler Toplumlarda Din eserini daha da önemli hâle getirmektedir.
İlk yayımlandığı 1966 yılından elli yıl sonra, Bryan Wilson'ın Seküler Toplumlarda Din adlı eseri özellikle sekülerleşme tartışmalarının hararetlendiği günümüzde son derece önemli ve yeni ufuklar açıcı bir eser olma özelliğini sürdürmektedir. Wilson'ın bu çalışmasında kullandığı sekülerleşme tanımı sosyoloji literatüründe en açık ve anlaşılır şekilde dile getirilen tanımlar arasında bulunmaktadır. Modernleşmenin dinin doğasında ve statüsünde köklü değişiklikler meydana getirdiği iddiası üzerine kurulu olan sekülerleşme tezi günümüzde en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Wilson'a göre, sekülerleşme, dinin toplumsal, kurumsal ve bireysel düzeyde etkisini kaybettiği gerçeğini ifade eder. Bireysel sekülerleşme, Kiliselerin insanların inandıkları, uygulayacakları ve hayatlarını yönlendiren ahlakî ilkeler olarak kabûl ettikleri şeyleri tanımlama ve belirleme yetkisini kaybetmeleriyle ilgilidir. Bir başka deyişle, bireysel dindarlık her şeye rağmen devam edebilir ancak, dinî otoritelerden bağımsız olarak gelişirse, o zaman bu durum bireysel sekülerleşmenin bir göstergesi olarak kabûl edilir. Wilson, modern toplumlarda toplumlaşma sürecinin sonuçlarına vurgu yapar ve bu temelde sekülerleşmenin toplumun çöküşüyle bağlantılı olduğu ve toplumlaşmanın sekülerleşmeye eşlik ettiği tezini formüle eder. Bununla birlikte, 1960'lardan bu yana her iki toplumdaki kültürel yaşamı kıyaslama imkânı bulan Steve Bruce, Birleşik Krallık ve ABD'nin dinî kültüründe görülen değişikliklere işaret ettiği ve eleştirel bir yaklaşım sergilediği eklerle Wilson'ın Seküler Toplumlarda Din eserini daha da önemli hâle getirmektedir.