“Selçukludan Osmanlıya Bu Toprağın Öyküsü 1000 Yıl” Anadolu'nun 11. yüzyıldan sonraki öyküsüdür. Türklerrin Anadolu'ya gelmeden önce geçirdikleri safhaların, gelişlerinin ve geldikten sonraki tarihlerinin öyküsüdür. Anadolu'nun Selçuklu ile başlayan ve onların yıkılmasıyla Osmanlı ile devam eden öyküsüdür. Bu kitap, Türkün uygarlık öyküsünün sadece klasik bir tarih yaklaşımıyla askeri ve siyasi yönüyle değil, aynı zamanda insani, kültürel ve sanatsal boyutuyla da ele alındığı bir eserdir.
Türklerin 11. yüzyılda geldikleri Anadolu'da kültürel ve sosyal yerleşimi kendiliğinden olmaz bir anda. Herşey birbirine bağlıdır sımsıkı. Bu kültür mozaiği Ahmed Yesevi'den Mevlana Celaleddin Rumi'ye, Yunus Emre'ye, Hacı Bektaşı Veli'ye, Ahi Evran'a tuğla tuğla şekillenir Konya'da, Kayseri'de, Kırşehir'de 12 ve 13 yüzyıllarda, Alparslan'dan, Kılıçarslanlara, İzzeddin Keykavus'a, Alaeddin Keykubad'a Anadolu'nun göbeğinde. Bu dönem aslında çok güç bir dönemdir. Bir yandan yeni göçmüşlük durumu, bir yandan Moğol istilaları ve bir yandan da yaşamaya çalışırken böylesine büyük ve kalıcı bir uygarlık yaratabilmek, kalıcı olabilmek kolay değildir.
Anadolu Selçuklu Devleti yıkılırken Osmanlı'nın önünü açar. O da filizlenir, büyür; sultanlar, hanımları, valideleri, kızları, şehzadeleri, vezirleri ve hepsinin tuğla tuğla örerek bıraktıkları eşsiz eserleriyle. Ertuğrul Gazi'den Murad Hüdavendigar'a, Fatih'e, Abdülmecid'e.. Hafsa Sultan'dan, Hürrem'e, Nurbanu'ya, Bezmialem Sultan'a..
Olaylar yanında kişiler de yeniden canlanır ve özdeşleşirler öyküleriyle, eserleriyle. Tarih ezber olmaktan çıkar, taşlar yerine oturur. Eserlerin yüzlerce renkli orijinal resimleriyle yer aldığı bu kitap Selçuklu ve Osmanlı'ya hak ettikleri ve eşit değeri veren bir eserdir, emeğe saygının eseridir..
“Selçukludan Osmanlıya Bu Toprağın Öyküsü 1000 Yıl” Anadolu'nun 11. yüzyıldan sonraki öyküsüdür. Türklerrin Anadolu'ya gelmeden önce geçirdikleri safhaların, gelişlerinin ve geldikten sonraki tarihlerinin öyküsüdür. Anadolu'nun Selçuklu ile başlayan ve onların yıkılmasıyla Osmanlı ile devam eden öyküsüdür. Bu kitap, Türkün uygarlık öyküsünün sadece klasik bir tarih yaklaşımıyla askeri ve siyasi yönüyle değil, aynı zamanda insani, kültürel ve sanatsal boyutuyla da ele alındığı bir eserdir.
Türklerin 11. yüzyılda geldikleri Anadolu'da kültürel ve sosyal yerleşimi kendiliğinden olmaz bir anda. Herşey birbirine bağlıdır sımsıkı. Bu kültür mozaiği Ahmed Yesevi'den Mevlana Celaleddin Rumi'ye, Yunus Emre'ye, Hacı Bektaşı Veli'ye, Ahi Evran'a tuğla tuğla şekillenir Konya'da, Kayseri'de, Kırşehir'de 12 ve 13 yüzyıllarda, Alparslan'dan, Kılıçarslanlara, İzzeddin Keykavus'a, Alaeddin Keykubad'a Anadolu'nun göbeğinde. Bu dönem aslında çok güç bir dönemdir. Bir yandan yeni göçmüşlük durumu, bir yandan Moğol istilaları ve bir yandan da yaşamaya çalışırken böylesine büyük ve kalıcı bir uygarlık yaratabilmek, kalıcı olabilmek kolay değildir.
Anadolu Selçuklu Devleti yıkılırken Osmanlı'nın önünü açar. O da filizlenir, büyür; sultanlar, hanımları, valideleri, kızları, şehzadeleri, vezirleri ve hepsinin tuğla tuğla örerek bıraktıkları eşsiz eserleriyle. Ertuğrul Gazi'den Murad Hüdavendigar'a, Fatih'e, Abdülmecid'e.. Hafsa Sultan'dan, Hürrem'e, Nurbanu'ya, Bezmialem Sultan'a..
Olaylar yanında kişiler de yeniden canlanır ve özdeşleşirler öyküleriyle, eserleriyle. Tarih ezber olmaktan çıkar, taşlar yerine oturur. Eserlerin yüzlerce renkli orijinal resimleriyle yer aldığı bu kitap Selçuklu ve Osmanlı'ya hak ettikleri ve eşit değeri veren bir eserdir, emeğe saygının eseridir..