“Yazar Şükran Fişekçi'nin yayınlanan iki kitabını çok beğendiğimden üçüncü eserinin ilk okuyanları arasında olmak istedim. Bu romanda, kahramanların iç dünyalarından yola çıkarak gezindikleri mecralar ve oralarda yaşananlar; çoğu kişinin yaralarını kanatacak türden. Bireyselden topluma ulaşmak bu olsa gerek.”
- Bahattin Boyraz
Şükran Fişekçi; okuyucuların ellerinden tutup, merak yaratan satırlarında dolaştırıyor. Bazı kitap sayfalarını çevirmek için, işaret parmağımızı dudaklara değil gözlere götürürüz. Bu kitap onlardan...
-Ceyhun Yılmaz
Bu derin sessizliğin kıyısında tam da onun hiçliğine, suskunluğuna karışmak üzereyken, penceremin beyaza boyanmış geniş pervazına bir kumru kondu. Gümüş rengi kanatlarında yer yer yeşil ışıltılar vardı. Olağanın dışında bir güzellikteydi. Büyülenmiş gibi seyre dalmıştım ki ötmeye başladı. Sonra bir kumru daha geldi. İlk gelene ne çok benziyordu. O da öttü. Birbirlerine sokuldular yavaşça. Öpüşmeye başladılar. Kanatları birbirine karıştı. Sabah bir ucundan canlanıyordu artık. İki küçük kumru bu derin hiçliğe bir anlam katıyordu bilerek ya da bilmeyerek. O büyük suskunluk yavaşça dağılmaya başladı.Yaşam sanki yeniden şekilleniyordu. Görünüyordu artık. Nefesleniyordu.
“Yazar Şükran Fişekçi'nin yayınlanan iki kitabını çok beğendiğimden üçüncü eserinin ilk okuyanları arasında olmak istedim. Bu romanda, kahramanların iç dünyalarından yola çıkarak gezindikleri mecralar ve oralarda yaşananlar; çoğu kişinin yaralarını kanatacak türden. Bireyselden topluma ulaşmak bu olsa gerek.”
- Bahattin Boyraz
Şükran Fişekçi; okuyucuların ellerinden tutup, merak yaratan satırlarında dolaştırıyor. Bazı kitap sayfalarını çevirmek için, işaret parmağımızı dudaklara değil gözlere götürürüz. Bu kitap onlardan...
-Ceyhun Yılmaz
Bu derin sessizliğin kıyısında tam da onun hiçliğine, suskunluğuna karışmak üzereyken, penceremin beyaza boyanmış geniş pervazına bir kumru kondu. Gümüş rengi kanatlarında yer yer yeşil ışıltılar vardı. Olağanın dışında bir güzellikteydi. Büyülenmiş gibi seyre dalmıştım ki ötmeye başladı. Sonra bir kumru daha geldi. İlk gelene ne çok benziyordu. O da öttü. Birbirlerine sokuldular yavaşça. Öpüşmeye başladılar. Kanatları birbirine karıştı. Sabah bir ucundan canlanıyordu artık. İki küçük kumru bu derin hiçliğe bir anlam katıyordu bilerek ya da bilmeyerek. O büyük suskunluk yavaşça dağılmaya başladı.Yaşam sanki yeniden şekilleniyordu. Görünüyordu artık. Nefesleniyordu.