Bir sosyologun gezi notlarından oluşan Seyyah ve Derviş, “gittim, gezdim, gördüm” tarzında bir seyahatnameden çok bir anlama çabası, bir sorgulama, bir muhakeme, bir analiz koyuyor önümüze. Çünkü yazarı, sosyolojiyle görüyor, tarihle anlıyor, edebiyatla anlatıyor; gezilerini bu üç disiplini harmanlayan bir dil ve üslûp içinde sunuyor.
Yazar, “başkası bize ayna tutarak kendimizi tanımamızı sağlar” anlayışındadır. Dünyayı bu anlayışla dolaşır. Bu anlayış üzerinden başkasını anlamaya ve anlatmaya çalışırken aslında kendi resmimizi ortaya koyar. Moğolları anlatırken Müslüman toplumları; Rusya'yı, Avrupa'yı anlatırken Osmanlı'yı anlatır. Başka toplumun kültürüyle, değerleriyle, inancıyla, normlarıyla yoğrulmuş bir insanı okurken kendimizi okuyoruz onun kaleminden.
Seyyah ve Derviş, okuyucuda merak ve tecessüs güdülerini uyandırıyor, onu dünyayı gezme, görme ve anlama isteğiyle baş başa bırakıyor. Bizleri evlerimizden, yumuşak yataklarımızdan çıkıp yollara düşmeye; gördüklerimizi tarihle, sosyolojiyle, edebiyatla yoğurmaya; dervişane bir hal, güzel bir üslup ve enfes bir dil ile anlatmaya çağırıyor…
Bir sosyologun gezi notlarından oluşan Seyyah ve Derviş, “gittim, gezdim, gördüm” tarzında bir seyahatnameden çok bir anlama çabası, bir sorgulama, bir muhakeme, bir analiz koyuyor önümüze. Çünkü yazarı, sosyolojiyle görüyor, tarihle anlıyor, edebiyatla anlatıyor; gezilerini bu üç disiplini harmanlayan bir dil ve üslûp içinde sunuyor.
Yazar, “başkası bize ayna tutarak kendimizi tanımamızı sağlar” anlayışındadır. Dünyayı bu anlayışla dolaşır. Bu anlayış üzerinden başkasını anlamaya ve anlatmaya çalışırken aslında kendi resmimizi ortaya koyar. Moğolları anlatırken Müslüman toplumları; Rusya'yı, Avrupa'yı anlatırken Osmanlı'yı anlatır. Başka toplumun kültürüyle, değerleriyle, inancıyla, normlarıyla yoğrulmuş bir insanı okurken kendimizi okuyoruz onun kaleminden.
Seyyah ve Derviş, okuyucuda merak ve tecessüs güdülerini uyandırıyor, onu dünyayı gezme, görme ve anlama isteğiyle baş başa bırakıyor. Bizleri evlerimizden, yumuşak yataklarımızdan çıkıp yollara düşmeye; gördüklerimizi tarihle, sosyolojiyle, edebiyatla yoğurmaya; dervişane bir hal, güzel bir üslup ve enfes bir dil ile anlatmaya çağırıyor…