Canlıların dünyasını egemenliği altında tutan insan salt bir sözcükle ifade edilemez. Bu sözcüğün içi doldurulduğu zaman anlamlaşır ve kimliğinin üzerine oturur.
Ertan Akyüz romanın başıyla sonunda okurla buluşup metnin eksenini oluşturan ve doğduğu topraklardaki özlemi babasının işi gereği; gittiği yerlerde yaşamaya alışırken; yaşama gözlerini açtığı, havasını soluduğu, nimetiyle boy verip serpildiği ülkesini hep güzelliklerle anımsamakta.
Sistemin insanı çürütmek için büyük çabalar harcamasına rağmen, her türlü kirliliğe bulaşmış roman kahramanlarından kimilerinin yerlerde süründüğünü görecek olan okur şaşırmamalı. Edebiyat bütün insanlık hallerini dinler, özümler, tüm insanlık hallerini içinde barındırır.
Romancı Burhan Günel ne de güzel anlatmış edebiyatın hoş görüsünü "Bir katile, işkenceciye, hırsıza, iftiracıya, dolandırıcıya, muhbire; insanlığın yüz karası olan bu hastalıklı kimliklere ve benzerlerine hiç kimse edebiyatçı ve edebiyat kadar hoşgörülü, anlayışlı yaklaşamaz. Yaratıcılığa dayalı edebiyat çabamız, yapıtlarımızla birlikte kendimizi de yeniden yaratıp var etmemize aracılık eder, bu yolla insanlığın temel hastalıklarının sağaltımına katkılarda bulunur." der.
Canlıların dünyasını egemenliği altında tutan insan salt bir sözcükle ifade edilemez. Bu sözcüğün içi doldurulduğu zaman anlamlaşır ve kimliğinin üzerine oturur.
Ertan Akyüz romanın başıyla sonunda okurla buluşup metnin eksenini oluşturan ve doğduğu topraklardaki özlemi babasının işi gereği; gittiği yerlerde yaşamaya alışırken; yaşama gözlerini açtığı, havasını soluduğu, nimetiyle boy verip serpildiği ülkesini hep güzelliklerle anımsamakta.
Sistemin insanı çürütmek için büyük çabalar harcamasına rağmen, her türlü kirliliğe bulaşmış roman kahramanlarından kimilerinin yerlerde süründüğünü görecek olan okur şaşırmamalı. Edebiyat bütün insanlık hallerini dinler, özümler, tüm insanlık hallerini içinde barındırır.
Romancı Burhan Günel ne de güzel anlatmış edebiyatın hoş görüsünü "Bir katile, işkenceciye, hırsıza, iftiracıya, dolandırıcıya, muhbire; insanlığın yüz karası olan bu hastalıklı kimliklere ve benzerlerine hiç kimse edebiyatçı ve edebiyat kadar hoşgörülü, anlayışlı yaklaşamaz. Yaratıcılığa dayalı edebiyat çabamız, yapıtlarımızla birlikte kendimizi de yeniden yaratıp var etmemize aracılık eder, bu yolla insanlığın temel hastalıklarının sağaltımına katkılarda bulunur." der.