Sokrates'e, ölümü de ölümsüzlüğü de getiren, bu sorulara verdiği karşılıklar oldu. Eğer o, eski çok tanrılı din düzenini geri getirseydi, azat ettiği ruhlar sürüsünü tapınaklara ve kutsal korulara götürüp, atalarının tanrılarına sunaklarda bulunmalarına önayak olsaydı, yaşlı yurttaşların saygısını kazanabilirdi ama bu boş bir şeydi, intihar demekti; geri geri mezara dönmekti, "mezarların üstünden atlayıp geçmek" değil... Kendine özgü dinsel bir inancı vardı: Tek bir Tanrı'ya inanıyor; ölümün onu bütünüyle yok edemeyeceğine kendince güveniyor; sonsuza dek sürecek bir ahlak yasasının bu denli belirsiz bir teoloji üzerine kurulamayacağını da biliyordu. Hem Tanrı'ya inananlar hem de inanmayanlar için geçerli, dinsel öğretilerden alabildiğine uzak bir ahlak sistemi kurulabilseydi, varsın teolojiler birbirini izlesin, bu söz dinlemez bireyleri, toplumun barışsever vatandaşları haline getiren ahlak bağı gevşemezdi.
Sokrates'e, ölümü de ölümsüzlüğü de getiren, bu sorulara verdiği karşılıklar oldu. Eğer o, eski çok tanrılı din düzenini geri getirseydi, azat ettiği ruhlar sürüsünü tapınaklara ve kutsal korulara götürüp, atalarının tanrılarına sunaklarda bulunmalarına önayak olsaydı, yaşlı yurttaşların saygısını kazanabilirdi ama bu boş bir şeydi, intihar demekti; geri geri mezara dönmekti, "mezarların üstünden atlayıp geçmek" değil... Kendine özgü dinsel bir inancı vardı: Tek bir Tanrı'ya inanıyor; ölümün onu bütünüyle yok edemeyeceğine kendince güveniyor; sonsuza dek sürecek bir ahlak yasasının bu denli belirsiz bir teoloji üzerine kurulamayacağını da biliyordu. Hem Tanrı'ya inananlar hem de inanmayanlar için geçerli, dinsel öğretilerden alabildiğine uzak bir ahlak sistemi kurulabilseydi, varsın teolojiler birbirini izlesin, bu söz dinlemez bireyleri, toplumun barışsever vatandaşları haline getiren ahlak bağı gevşemezdi.